27 Temmuz 2012 Cuma

"SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAK YADA SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAMAK..."

ey selin

selin erdem ve ezilen tüm dizi emekçilerine en derin hürmetlerimle


gül renkli gözlerinin feri söndürülemeyen selin

sen erdemin ilk sesi güzelliğin bitmez nefesisin
senin gözlerinin derininde gelincik renkli yeni bir gelin
ve benim düşlerimin en dibinde terk edilmiş bir gemisin 

gül renkli gözlerinin feri söndürülemeyen selin 

sen ölünce gülleri güneşe gömüp ölüleri güle dönüştürdün
senin elindeki güller gülüverdi güneşe gömülen güllere 
ve güllerdeki dikenler seslendi gül renkli gözlü ölülere

gül renkli gözlerinin feri söndürülemeyen selin

seni öldürmeden önce erdemini bir türküye düzdü dürzüler
imgeyi simgeye yenik düşürdü güzellik çirkini pezevenk çerçiler
öyle bir tinleri eskidi ki seni öldüren iğrenç ünlü dürzü çerçilerin
sesleri titredi şimşek değmiş bir incir yemişi gibi tir tir
şems-i tebrîzî bile iç geçirdi senin hiç kirlenmemiş incecik sesine
seni öldüren pek ünlü çerçilerin ünsüz sözcüklere tüneyen kirine
ve sen de gül renkli gözlerinin derininde şems-i tebrîzî'yi dinledin

gül renkli gözlerinin feri söndürülemeyen selin

sen güzelliğin ilk sesi erdemin bitmez nefesisin
senin gözlerinin derininde melik'in veledi tebrîzî şemseddin
ve benim düşlerimin en dibinde yeni filizlenmiş bir gelinsin

hilmi bulunmaz

yedi temmuz iki bin on iki

**


Sinekten yağ çıkarmak zorunda olmak yada sinekten yağ çıkarmak zorunda olmamak!!!...


Hilmi Bulunmaz

27 Temmuz 2012

Toplumu, beynini yıkayarak uyutan "Arka Sıradakiler" televizyon dizisinin "senaryo doktoru" Coşkun Büktel, 25 Temmuz 2012 Çarşamba günü "toplumsal bataklık" olarak nitelediğim www.facebook.com'da 

"SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAK ZORUNDA DEĞİLİZ!" yazısını(!) sundu! 

Toplumsal ninniler söyleyen "Arka Sıradakiler" dizisi yönetmeni Hamdi Alkan, büyülü, eyyamcı, gerici, kaderci, sihirli, sinirli ve sınırlı sözleriyle bezediği "SELİN ERDEM OLAYI" için bazı yorumlar yapmış ve biz de bu sözlere toplumsal sorumluluğumuz nedeniyle hemen karşı çıkmıştık! 


Hamdi Alkan'ın, kendi hakkını kendisi savunamadığı için, onun hakkını savunmak zorunda kalan "Arka Sıradakiler" senaryo doktoru Coşkun Büktel, "FRENİ PATLAMAMIŞ SERVİS MİNİBÜSÜ" anlamına gelen "ARACIN NORMAL FRENİ VE EL FRENİ ÇALIŞIR DURUMDAYDI" tanıklığıyla mahkeme kayıtlarına geçmiş ifadeyi (Bakınız: Hilmi Bulunmaz, Selin Erdem'in ayak izlerini ağır ağır izliyor!"FRENİ PATLAMIŞ KAMYON" hâline getirse de, biz, facebook bataklığı içerisine düşen Coşkun Büktel ayarındaki çok önemli bir yazarın bile araştırma-inceleme duyarlılığından hızla, hem de şimşek hızıyla uzaklaşabildiğini çok iyi anladığımız için, "Theope" oyunu yazarı ve "Ölüleri Gömün" oyununun çevirmeni Coşkun Büktel'e olan saygımız nedeniyle, bu "MİNİBÜS - KAMYON" meselesini büyütmemeye niyetliyiz. 


Biz, hayatımızın herhangi bir ânında, kavgamızın herhangi bir noktasında, hiçbir zaman için ikirciklenmeye düşmeksizin

"SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAK ZORUNDA DEĞİLİZ!" 
sözünü aklımızın ucuna bile getiremeyecek kadar, estetik bilincimizi, kültürel donanımımızı, sanatsal etkinliğimizi, siyasal örgütlülüğümüzü, toplumsal duruşumuzu, kendimiz için, kendi cebimiz için, kendi çevremiz için, kendi çıkarlarımız için, kendi küçük dünyamız için yapmamış olduğumuzdan, bu çok ağır
"SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAK ZORUNDA DEĞİLİZ!" sözüne asla ve kesinlikle kızmadık, bu başlık nedeniyle zerre kadar olsun hiçbir sinirlenme sınırına gelmedik. Ancak, okurlarımıza, tiyatro kamuoyuna, tarihe ve topluma olan sorumluluğumuz nedeniyle, "Theope" oyunu yazarı ve "Ölüleri Gömün" oyununun çevirmeni Coşkun Büktel'in (tiyatro sanatına harcamış olduğu geçmiş emeği nedeniyle, onun bu emeğini önemsediğimiz oranda)
"SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAK ZORUNDA DEĞİLİZ!" 
yazısına karşı görüşlerimizi ağır ağır, yavaş yavaş dile getirdik. 

***


Bir tiyatro oyunu havası biçiminde ele alıp, sanki oyun kişilerini konuşturuyormuşuz gibi yaptığımız yazımızı ağır ağır okuyunuz:


Coşkun Büktel - Sendikal mücadele için Selin Erdem'in ölmesinden önce de yeterli neden vardı. 


Hilmi Bulunmaz - Hamdi Alkan yönetimindeki "Arka Sıradakiler" dizisinin sanat asistanı Selin Erdem'in, "Arka Sıradakiler" setinde feci bir biçimde ölmesinden önce de yeterli neden olduğu için sendikal mücadele hep vardı. Herhangi bir toplumsal mücadele, bir tek olay, bir tek olgu, bir tek durum nedeniyle oluşmaz. Toplumsal oluşumlar, bir tek Hamdi Alkan, sadece Coşkun Büktel, yalnızca Selin Erdem çevresinde dönmez. Toplumsal oluşumlar, sınıfsal kavgalar üzerinde yükselir. Sınıflar arasındaki çelişkiler, etkileşimler, ilişkiler, karşıtlıklar sonucu oluşan toplumsallık, neden-sonuç diyalektiğiyle mücadelenin rengini belirler. Selin Erdem, yaşarken, "Arka Sıradakiler" dizisine hizmet ederken, öldükten sonra sınıfsal örgütlülüğe hizmet etmeye başladı. Selin Erdem gibi insanların varlığı da, yokluğu da nicel bir birikim oluşturur. Nicelin nitele dönüşmesi sonucu, örnekse Oyuncular Sendikası'nın mücadelesi farklı bir düzleme sıçrar. Ben, Oyuncular Sendikası'na (Nihat Haluk Bilginer nedeniyle) sıcak bakmazken, Selin Erdem'in feci bir biçimde ölmesi sonucu takındığı tavır nedeniyle sıcak bakmaya başladım. Hattâ, koşullarım elverirse, en kısa zamanda Oyuncular Sendikası'nı, Selin Erdem'in ailesini ve mezarını ziyaret edeceğim. Oralardan edindiğim bilgileri, içselleştirdiğim duyguları, ideolojik, sanatsal, siyasal, sınıfsal, tiyatral bilince taşıyacağım. 


Coşkun Büktel - Selin Erdem ölmese de, sendikal mücadeleyi gerekli kılacak şartlar mevcuttu. 


Hilmi Bulunmaz - "Sendikal mücadeleyi gerekli kılacak şartlar mevcut" olduğu için, Selin Erdem'in bir iş kazası sonucu feci bir biçimde ölmesi, emekçi halk kitlelerine gayet rahatça duyurulup, toplumsal duyarlılık oluşturulabildi. Selin Erdem'in öldüğü saatlerde Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te katılmış olduğumuz "1 Mayıs İşçi Bayramı Mitingi"nde bile, Selin Erdem'in ölümü hakkında bilgi sahibi olabildik. Sendikal mücadele etmek amacıyla kurulduğunu iddia eden, ancak içerisinde burjuva unsurlar da barındıran (Örnekse Nihat Haluk Bilginer) Oyuncular Sendikası, eğer "SELİN ERDEM OLAYI" nedeniyle kamuoyuna duyuruda bulunup, toplumsal duyarlılık oluşturmasaydı, "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan, çok daha rahat bir hayat sürdürürdü. Ne zaman ki, Oyuncular Sendikası, "SELİN ERDEM OLAYI" için kamuoyu oluşturmaya başladı, işin rengi büyük bir hızla değiştiği gibi, ninni söyleyen "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan'ın da rengi, seve seve olmasa da, söke söke değişmeye başladı.


Sahi, senaryodan (Örnekse bakınız:"Türk sinemasının en büyük özürlerinden biri filmlerdeki diyaloglardır. Ya zayıf kalır ya da ayakları yere basmaz. Biz iyi bir senaryo olmasını istiyoruz. Zaten Coşkun Büktel gerek diyaloglarda olsun gerek işin hikâyesinde olsun çok iyi yazacak hatta bu işi en iyi yapacak isim bence. Bu bana çok büyük güven veriyor" Kaynak: "COŞKUN BÜKTEL'İN 'İKİNCİ GELİŞ' ROMANI HAKKINDA KİMLER NELER DEDİ?"), sinemadan, tiyatrodan ve daha birçok şeyden sözüm ona anlayan "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan, "LİNÇÇİLER KADAR YANLIŞ DAVRANMIŞ" Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın ağzının payını neden vermiyor, neden veremiyor?  O kanal senin bu kanal benim seyahat etmek zorunda kalan koskoca "Arka Sıradakiler" dizisinin yönetmeni Hamdi Alkan'ın, küçücük bir Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'a yanıt vermeye tenezzül etmemesini anlamak tabii ki mümkün. Ancak, ben, "Arka Sıradakiler" durumunu anlamama, "Arka Sıradakiler" diziciliği dayanışması durumuna kızmaya hiç niyetlenmememe karşın, eleştirime hızla, hem de şimşek hızıyla devam edeceğimin garantisini veririm. Çünkü, ben, televizyon dizileriyle uyutulan halkın aydınlanması için sanatsal mücadele vermeye devam ediyorum hâlâ. Nasıl ki, Hamdi Alkan, gerici dünya görüşünü televizyon izleyicisine şırınga ediyor ve bunun için "susturma payı" alıyorsa, ben de, ilerici dünya görüşümü, halkıma, tüyü bitmemiş yetime, gücüm oranında, karınca kararınca "şırınga ediyorum"...


Coşkun Büktel - Emekçiler, Selin Erdem ölmeden önce de sömürülüyorlardı. 


Hilmi Bulunmaz - Emekçiler, "Arka Sıradakiler" gibi emekçi halka, tüyü bitmemiş yetime ninni söyleyen sade suya tirit televizyon dizilerini izleyeceklerine, örnekse Karl Marks'ın "Kapital" kitabını, Tolstoy'un "Sanat Nedir?" yapıtını, Jack London'ın "Demir Ökçe" romanını, Gorki'nin görkemli yapıtı "Ana" romanını okurlarsa, tabii ki, sömürüldüklerinin çok rahat bir biçimde ayrımına varacaklar ve böylelikle, iş kazalarının yazgı olmadığını anlayacak, dizi setlerindeki ihmâli derhal fark edecek, servis minibüslerinin park ederlerken tekerleklerinin yönünü kaldırıma doğru yönlendirilmesinin zorunlu olduğunu duyumsayacak ve sendikal örgütlenme yoluna gittiklerinden, Hamdi Alkan yönetimindeki "Arka Sıradakiler" setinde feci bir biçimde ölen sanat asistanı Selin Erdem'in ve tüm Selin Erdem'lerin sınıfsal kimliğinin ayrımına varacaklar.


Coşkun Büktel - Emekçiler Selin Erdem'in ya da herhangi bir emekçinin ölmediği setlerde de sömürülüyorlardı ve sömürülüyorlar. 


Hilmi Bulunmaz - Emekçiler, sınıfsal mücadele azmine ulaştıkça, sömürüldüklerini ayrımsadıkları için, Selin Erdem'in yada herhangi bir "Selin Erdem"in, herhangi bir dizi emekçisinin, herhangi bir emekçinin ölmediği setlerde de seslerini duyurmak istiyorlar. Emekçiler, Selin Erdem'in de üç otuz paraya sömürüldüğü "Arka Sıradakiler" dizisinin söylediği toplumsal ninni nedeniyle, bir de imgelem olarak, meta estetiği üretimi nedeniyle çifte sömürülüyor. Selin Erdem'in çalışmak zorunda kaldığı "Arka Sıradakiler" gibi ninni söyleyici, emekçi halkı uyutucu, işçi sınıfına afyon şırınga eden diziler izlenmedikçe, zâten, bu feci ölümlere neden olacak bir ortam da kalmayacak. 


Coşkun Büktel - Sendikal mücadeleyi hararetlendirmek için tesadüfün yardımına ihtiyaç olmamalıydı. 


Hilmi Bulunmaz - İdeolojik, sendikal, siyasal ve sınıfsal mücadelenin hararetlenmesi için, Tuzla'daki tersane işçilerinin "anlamsız" ölümleri nasıl bir kıvılcım işlevi görüyorsa, Selin Erdem'in "anlamsız" ve çok feci bir iş kazası sonucu ölümü de, işçi sınıfı mücadelesinin hararetlenmesine, sınıf bilincinin hareketlenmesine ivme kazandırıyor. "Ölenle ölünmüyor" ama öldüren koşullarla çok sert bir biçimde, gayet inandırıcı bir mantıkla hızla hesaplaşılıyor. Bırakınız büyük kitlelerin sınıf bilinci edinmesini bir yana, Oyuncular Sendikası yöneticileri bile, içerisindeki burjuva oyuncu Nihat Haluk Bilginer'e karşın, hızla siyasallaşarak, şimşek hızıyla sınıfsallaşma eğilimi göstererek, mert ve sert açıklamalarda bulunmak zorunda kalıyor.


Coşkun Büktel - Sendikal mücadeleyi kitlelere duyurmak için herhangi bir sette, bir kamyonun freninin patlaması ve o sırada herhangi bir emekçinin tesadüfen orada olup kamyonun altında kalması gerekmiyordu. 


Hilmi Bulunmaz - "Sendikal mücadeleyi kitlelere duyurmak için" değil, "Arka Sıradakiler" dizisinin setinde, hem de 1 Mayıs İşçi Bayramı'nda, hem de resmî bir tatilde alın teri dökmek zorunda kalan sanat asistanı Selin Erdem'in, orada tesadüfen bulunan herhangi bir kamyonun altında değil, "Arka Sıradakiler" dizisini çeken şirkete ait ve İdris Fırat tarafından kullanılan ve yokuş aşağı olmasına, yani her zaman için kayma olasılığı bulunmasına karşın, ön tekerlekleri kaldırıma yönelik olarak park edilmemiş, yani park ederken durumu, duruşu ihmâl edilmiş 34 TH 8305 plakalı minibüsün altında kalması söz konusuydu ve sendikal mücadele veren yada sosyalizm mücadelesi vermeyi düşünen kişi, kuruluş ve kurumlar, böyle hazin bir durum karşısında asla tepkisiz kalamazlardı, kalamazlar, kalamayacaklar.


Coşkun Büktel - Sendikal mücadelenin böyle talihsiz bir tesadüfü (Orada ölen kişi, pekâlâ Hamdi Alkan'ın dizide oynamış kızı ya da Coşkun Büktel'in dizide oynamış oğlu da olabilirdi.) gayrı insani biçimde propaganda malzemesi olarak suistimal etmesi, şart değildi, çünkü setlerdeki koşullar adam akıllı anlatıldığında koskoca bir külliyat oluşturabilecek kadar vahimdi. 


Hamdi Alkan ALLAH'A ÇOK ŞÜKÜR... BİR MAYIS ÇALIŞARAK DA KUTLANIR... TAKDİR-İ İLÂHÎ... VAKİT GELDİĞİ ZAMAN, ECEL KAPIYA DAYANDIĞI ZAMAN YADA VADE DOLDUĞU ZAMAN, SİZİN YAPABİLECEĞİNİZ BİR ŞEY YOK Kİ... BU OYUNCULUK SENDİKASI'NIN YAKLAŞIMI DA ÇOK SEVİMSİZ... O ZAMAN AMERİKA'DAKİ GÖKDELENLERDE DE YAPSINLAR... YAPACAĞIMIZ BİR ŞEY YOK... KADER GELDİKTEN SONRA, İLÂHİ, TAKDİR-İ İLÂHİ DİYE BİR ŞEYE DE İNANMAK GEREKİYOR... YAZIK, GÜNAHTIR... BİZ DE ASLANLAR GİBİ BİR MAYIS'TA ÇALIŞIYORUZ... TRAJİK BİR TRAFİK KAZASI... YAPIMCILAR BUNU OTURUP KONUŞACAK... ALLAH'A ŞÜKÜRLER OLSUN Kİ... TUZLA TERSANESİNE BAKIN...


Hilmi Bulunmaz - Ben, hayatım boyunca, işçi sınıfının çıkarı için, işçi sınıfının estetik bilinçlenmesi düşüncesiyle hareket eden bir sanatçı olarak, işçi sınıfına dolaysız olarak zarar veren, işçi sınıfının estetik bilinçlenmesini erteleyen, körelten, dumura uğratan televizyon dizilerine karşı çok sert yazılar yazdım. Televizyonun, emekçi halkın iktidar özlemi için değil, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için kullanılan iğrenç toplumsal bir oyuncak olduğunu çok iyi bildiğimden, bu bilgimi, koşullarımla sınırlı da olsa, okurlarıma aktarmakla birlikte, televizyonun kırıntısını bile asla ve kesinlikle izlemiyorum. Bu iğrenç toplumsal oyuncağı sadece izlememekle kalmıyor, izlenmemesi yönünde çok büyük bir çaba harcıyorum. Çünkü, özellikle ülkemizdeki iğrenç dizi fırtınaları, halkın toplumsal gereksinimlerinin üzerini örterken, günlük gereksinimlerinin yakıcılığını bile unutturma yönünde lojistik destek sunuyor. İki reklâm arasına birer dolgu malzemesi olarak imâl edilen diziler, hayatın gerçekliğini değil, egemenlerin sürekliliğini var ediyor. Bu sürekliliğin sağlanması için hızla, hem de şimşek hızıyla üretilen dizilerdeki insan malzemesi kullanımı o denli vahşi bir biçimde işliyor ki, örnekse bölüm başına 50.000 TL alıp meta estetiği üreten Nihat Haluk Bilginer bir yanda dururken, diğer yanda bölüm başına sadece 600 TL alıp bireysel gereksinimini bile karşılamaktan uzak bir hayat sürdüren "Arka Sıradakiler" sanat asistanı Selin Erdem söz konusu. Aldığı üç otuz parayla ve yaptığı ağır işle dikkati dağılan, emeği çarçur olan ve üstüne üstlük üzerinden "Arka Sıradakiler"in 34 TH 8305 plakalı minibüsü geçerek genç yaşta ölen Selin Erdem'in daha kanı kurumadan, kendisine sorulan çanak sorulara, "Arka Sıradakiler"dizisi yönetmeni Hamdi Alkan şöyle "İLÂHİ" yanıtlar verebiliyor


"BEĞENMEYEN BU İŞİ YAPMAYACAK!"


"VAKİT GELDİĞİ ZAMAN, ECEL KAPIYA DAYANDIĞI ZAMAN YADA VADE DOLDUĞU ZAMAN, SİZİN YAPABİLECEĞİNİZ BİR ŞEY YOK Kİ"


"KADER GELDİKTEN SONRA, İLÂHİ, TAKDİR-İ İLÂHİ DİYE BİR ŞEYE DE İNANMAK GEREKİYOR"


"BU OYUNCULUK SENDİKASI'NIN YAKLAŞIMI DA ÇOK SEVİMSİZ"

Coşkun Büktel - Selin Erdem ölmese de, sendikal mücadele için yeterli nedenler ve koşullar mevcuttu.

Hilmi Bulunmaz - Dünyanın en gizli yerinde bile, bir tek kişi bile sömürülüyor olsa, sendikal mücadele için, sosyalizm için yeterli nedenler ve koşullar her zaman mevcuttur. Sosyalist bir insan, zâten bunu bildiği için, kişisel çıkarları öyle gerektiğinden değil, toplumsal çıkarları öyle gerektiğinden, Selin Erdem de içinde olmak üzere, bütün emekçilerin hakkını, hukukunu savunmak zorundadır. Bu tarihsel, bu toplumsal sorumluluk ve zorunluluk bilinciyle hareket eden sosyalistler, tabii ki, Hamdi Alkan'a da karşı çıkabilme donanıma mutlaka sahip olurlar. 


Coşkun Büktel - Linççilerin alçaklığını anlatmak için, Hilmi'nin Lefkoşa'daki protestoya gitmesi şart değildi. 


Hilmi Bulunmaz - Ben, OROSPU ÇOCUĞU BURAK CANEY VE DİĞER OROSPU ÇOCUKLARI BURAK CANEY'LERİN DÜZENLEMİŞ OLDUĞU "BİRİNCİ LİNÇ KAMPANYASI", SHAKESPEARE ÇOCUĞU BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ GÖLGESİNDE YETİŞENLERLE LİNÇ KAMPANYASI ANA SPONSORLARINDAN TİYATRO... TİYATRO... DERGİSİ'NİN DÜZENLEMİŞ OLDUĞU "İKİNCİ LİNÇ KAMPANYASI", SHAKESPEARE ÇOCUĞU ÖMER FARUK KURHAN, SHAKESPEARE ÇOCUĞU OYUN ATÖLYESİ, SHAKESPEARE ÇOCUĞU NİHAT HALUK BİLGİNER, SHAKESPEARE ÇOCUĞU KEMAL AYDOĞAN VE DİĞER SHAKESPEARE ÇOCUKLARI'NIN DÜZENLEMİŞ OLDUĞU "ÜÇÜNCÜ (HUKUKSAL) LİNÇ KAMPANYASI" sürecinde, nasıl ki, LİNÇÇİ ALÇAKLAR güruhunun bana dayattıklarını, örnekse "KÜFÜR ETME!" dayatmasını ipime bile takmayı bir saniye olsun hiç düşünmediğim gibi, hangi toplumsal koşullar içerisinde olursam olayım. LİNÇÇİ ALÇAKLAR güruhuna "LİNÇÇİ ALÇAKLAR" demeye devam edeceğim. Ben, Lefkoşa'ya gitsem de, Lefkoşa'ya gitmesem de, LİNÇÇİ ALÇAKLAR güruhuna, her zaman için, mutlaka "LİNÇÇİ ALÇAKLAR" demeyi sürdürdüm, sürdürüyorum, ölünceye dek de sürdüreceğim. 


Coşkun Büktel - Hilmi Lefkoşa'ya gitmese de linççiler alçaktı. 


Hilmi Bulunmaz - Doğru... Ben, Lefkoşa'ya gittiğimde de, Lefkoşa'dan döndüğümde de, LİNÇÇİ ALÇAKLAR, "LİNÇÇİ ALÇAKLAR" olmaya devam ediyorlar. Ancak, ben, Lefkoşa'ya gitmeden önce, LİNÇÇİ ALÇAKLAR, LİNÇÇİ ALÇAKLAR olarak yaşamalarına karşın, şimdi, bir de "LEFKOŞA'YA GİTMEYEN LİNÇÇİ ALÇAKLAR" sıfatyla anılmaya başlayacaklar. Onları, hiç kimse bu sıfatla anmasa, ben, günde onlarca kez bu sözü okurlarıma fısıldadığım zaman, bu LİNÇÇİ ALÇAKLAR, artık "LEFKOŞA'YA GİTMEYEN LİNÇÇİ ALÇAKLAR" olarak belleklere yerleşir. Bir örgüt değil onlarca örgüt, bir tiyatro değil onlarca tiyatro, yüz kişi değil tam tamına 1100 kişilik kişiliksiz kişinin LİNÇÇİ ALÇAKLAR olduğu bir ülkede tiyatro sanatı yapmaya çalışan bir insan olarak, bırakın da, kime nasıl davranacağıma ben karar vereyim. Ben, nasıl ki, bana gönderilen noter onaylı ihtarnamelere, beni savcılığa şikâyet etmelere, benim hakkımda kamu davası açmalara, benden tam tamına 25.000,00 TL istenmesine zerre kadar aldırmıyor, bana çektirilen bu alçakça zulüm için ipimi bile kımıldatmıyorsam, LİNÇÇİ ALÇAKLAR diye anılan kişilerin alçaklığını, bir de, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nda kaynatılan kara kazanları algılama sürecinde de defalarca, kerelerce, kezlerce gündeme getirmeye kesinlikle kararlıyım. Bir LİNÇÇİ kişi, bir LİNÇÇİ örgüt, bir LİNÇÇİ tiyatro, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nun işleyişini tam olarak anlamadan, anlayamadan, hattâ anlamak için küçücük bir gayret bile göstermemişken, sadece ve yalnızca hamaset kokan, örnekse: "KAYMAKAM DANA 'DELİ DANA' OLARAK MI ANILMAK İSTİYOR" sözüyle Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nda kaynayan, kaynatılan kara kazanların karanlığını zifirî hâle getirmekten başka bir boka yaramayan söylemlerle, toplumsal mücadele değil, kişisel, grupsal, hizipsel mücadele verilebilir. 


Coşkun Büktel - Linççiler Hilmi'nin gittiği gibi Lefkoşa'ya gidememedikleri için alçak olmadılar. 


Hilmi Bulunmaz - LİNÇÇİ ALÇAKLAR, başta tiyatro sanatı olmak üzere hayat hakkında ciddi hiçbir emek harcamadıkları, tiyatro sanatı hakkında bilimsel ve gerçek anlamda hiçbir düşünce geliştirmedikleri, tiyatronun sadece bir para kazanma düzeneği değil aynı zamanda bir sanatsal mücadele biçimi olduğu yönünde hiçbir davranış oluşturmadıkları için, zâten iğrenç doğaları gereği alçaktırlar. Bu tür LİNÇÇİ ALÇAK kişiler, LİNÇÇİ ALÇAK kuruluşlar, sadece, yalnızca alışkanlıkları nedeniyle, sürekli olarak KAMPANYA düzenleyip, LİNÇ sürecine girebiliyorlar. Örnekse, LİNÇÇİ ALÇAKLAR, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nu sözüm ona desteklerlerken, her nedense, Lefkoşa Kaymakamı Ahmet Deniz Dana'nın davranışlarını nesnel olarak asla dile getirmedikleri gibi, örnekse, herhangi bir Kıbrıs gazetesindeki okur yorumlarını bile okurlarla paylaşma gereksinimi duyup, sadece bu yorumları bile gündeme getirmeyi düşünemiyorlar. LİNÇÇİ ALÇAKLAR, ben, Lefkoşa'ya gitmeden önce alçaktılar; ancak, ben, Lefkoşa'ya gittikten sonra, daha çok alçaklaştılar. LİNÇÇİ ALÇAKLAR, osuruk kadar değeri olmayan sözlerinin arkasında durabilme yeteneğinden yoksun oldukları için, bir tek temsilci, bir tek emanetçi, bir tek kefil bile gönderemediler Lefkoşa'ya...


Coşkun Büktel - Linççileri alçak yapan şey, Hilmi'nin Lefkoşa'ya gitmesi olmadı. 


Hilmi Bulunmaz - LİNÇÇİ ALÇAKLAR diye nitelediğimiz kişileri alçak yapan şey, benim, hukuk mücadelesi sürecinde verdiğim kavga olduğu gibi, LİNÇÇİ ALÇAKLAR diye nitelediğimiz kişilerin sadece ve yalnızca birer kağıt parçası imzalayan, sadece ve yalnızca birer kağıt parçası imzalamanın dışında tiyatro sanatına zerre kadar yararı(!) bulunmayan alçaklar olduğunu deşifre etmem için, neredeyse benim dışımda, hiçbir tiyatro sanatçısının, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nda kaynayan, kaynatılan, kaynatılmak istenen kara kazanların karanlığını algılamak için Kıbrıs'a, Lefkoşa'ya gitme yürekliliğini gösteremediğini su yüzüne çıkarmam nedeniyle, LİNÇÇİ ALÇAKLAR diye nitelediğimiz kişilerin, biraz daha LİNÇÇİ ALÇAKLAR oldukları, en azından benim için iyice kesinleşti, benim için iyice netleşti. Çünkü LİNÇÇİ ALÇAKLAR, burunlarının dibine kadar uzatılan kirli kağıt parçalarını elleriyle imzalarken, gözleriyle de çanaklarına konacak mamaları gözlemliyorlar. Kültür Bakanlığı çanağı yalayan tiyatro esnafının çoğu, nasıl ki, aynı zamanda LİNÇÇİ ALÇAKLAR olmuşlarsa, sümüklü bir kağıt mendilden hiçbir farkı olmayan kirli kağıt parçalarına kirli imzalar atan LİNÇÇİ ALÇAKLAR diye nitelediğimiz kişilerin, çanaklara atılan mamalara göz dikmeleri kadar doğal bir sonuç yoktur. Örnekse, LİNÇ KAMPANYASI ruhanî lideri Dostlar Tiyatrosu'nun küçücük Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde büyük bir otağ kurarken, Lefkoşa Belediyesi'nin düzenlediği "Kıbrıs Tiyatro Festivali" nedeniyle, ne kadar parayı, kimlerden aldığını somut olarak öğrendiğimde, bu bilgiyi, tabii ki, bu sitede kesinlikle ve mutlaka derhal yayınlayacağım.


Coşkun Büktel - Linççiler ya da Lefkoşa'ya gidemeyenler, Lefkoşa'ya gidemedikleri için alçak değildirler. 


Hilmi Bulunmaz - LİNÇÇİ ALÇAKLAR, Lefkoşa'ya gitseler de, gitmeseler de alçaktır. LİNÇÇİ ALÇAKLAR, Lefkoşa'ya gitmeyi göze alamamalarına karşın, sözüm ona Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nu destekliyor gibi yapmaları nedeniyle bir kat daha alçaktır. Lefkoşa'ya gitmeyen yada gidemeyen LİNÇÇİ ALÇAKLAR olmayan kişiler, alçak değildir. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nda kaynayan kazanın gerçekliğini anlamak için, twitter'de tweet yazmak, facebook'ta yazı yazmak yeterli değildir. Nasıl ki, LİNÇÇİ ALÇAKLAR diye nitelediğimiz kişilere karşı hukuksal mücadele vermek gerekirse, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'ndaki kaynatılmış, kaynatılan, kaynatılacak kazanın fokurdamasını algılamak için de, Lefkoşa'ya gitmek gerekir. Bütün masraf, sadece ve yalnızca 200 TL. Bütün zaman, sadece ve yalnızca yarım gün. Hepsi bu kadarcık. Ha, insanların Lefkoşa'ya gitme sorumluluğu, zorunluluğu var mı? Tabii ki yok! Ancak, benim böyle bir sorumluluğum, böyle bir zorunluluğum vardı ve ben, bu sorumluluğumu, bu zorunluluğumu yerine getirdim. Çünkü, benim dışımda, görebildiğim kadarıyla, Türkiye'den herhangi bir tiyatro sanatçısı Lefkoşa'ya gitmediği gibi, benim çektiğim kadar video çeken ikinci bir kişi de, asla ve kesinlikle yoktu.


Coşkun Büktel - Lefkoşa'ya gitmekle linççiler ya da onların alçaklığı arasında bağ kurmaya çalışmak sinekten yağ çıkarmaya çalışmaktır. 


Hilmi Bulunmaz - Ben, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu hakkında herhangi bir bildiri yayınlayıp, o bildiriyi sağa sola serpiştirerek, koşulsuz olarak Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nun yanında yer almamama karşın, kendimi, tiyatro sanatına karşı sorumlu tuttuğum için, sadece ve yalnızca 200 TL, sadece ve yalnızca yarım gün harcayarak, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nun eyleminin içinde bulundum. Ben, faşizme, kapitalizme, emperyalizme karşı olduğum ve tiyatro sanatından kişisel hiçbir çıkar elde edecek kadar alçalmadığım için, hiçbir konuda, hiçbir zaman için "SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAYA ÇALIŞACAK" kadar alçak, namussuz, onursuz, puşt, pezevenk, şerefsiz biri olmadım.


Coşkun Büktel - Biz sinekten yağ çıkarmaya tenezzül etmek zorunda değiliz, çünkü linççilerin alçaklığına ilişkin zaten koskoca bir külliyat yaratmışız. 


Hilmi Bulunmaz - Siz, sinekten yağ çıkarmaya tenezzül etmek zorunda değilsiniz. Ben, sinekten yağ çıkarmaya tenezzül etmemek zorunda olacak kadar çaresiz, zavallı biri değilim. Ben, zâten, doğam gereği, sanatın zerresinden bile en küçük bir kişisel menfaat elde etmediğim, böyle bir menfaat elde etmeyi insanlık onurumla, sanatçı kimliğimle asla ve kesinlikle bağdaştıramadığım için, "SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAK ZORUNDA OLMAK YADA SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAK ZORUNDA OLMAMAK" ikilemindeki, çaresiz, zavallı biri değilim.


Coşkun Büktel - Linççilerin Lefkoşa'ya gitmemesinden (bu kadar doğal asla suç sayılamayacak bir durumdan) yararlanmaya tenezzül etmek zorunda değiliz. 


Hilmi Bulunmaz - LİNÇÇİ ALÇAKLAR, onlarca örgüt ve 1100 kişilik kişiliksiz alçak kişiler olarak, aralarında sadece ve yalnızca 200 TL toplayarak (LİNÇÇİ başı yaklaşık olarak 0.18 TL) bir temsilciyi, bir emanetçiyi, bir kefili Lefkoşa'ya gönderebilir, Atatürkçü şemsiye altında göndere bayrak çekebilirlerdi. Ancak, LİNÇÇİ ALÇAKLAR diye nitelediğimiz kişilerin, hiçbir zaman için böyle bir niyetleri asla ve kesinlikle yok. LİNÇÇİ ALÇAKLAR, tiyatro dünyasının sorunlarıyla değil, kendi küçük çıkarlarının feodal değerleriyle oyalanıp durmakla zaman öldürüyorlar. Tıpkı, televizyonların ninnileri, örnekse "Arka Sıradakiler" dizisi karşısında kımıltısız oturan büyük kitleler gibi...


Coşkun Büktel - Hatta tam tersini yapmak zorundayız: Lefkoşa'ya gitmeyen herkesin alçak olduğu anlamına da gelebilecek bir başlık kullanmaktan kesinlikle sakınmalıyız. 


Hilmi Bulunmaz - Benim, gayet net anlaşılır, oldukça somut bir dille yazdığım sözleri doğru dürüst okumayarak, benim yazmadıklarımdan, yazmaya niyetlenmediklerimden, sanki niyetlenmişim gibi soyut bir niyet okuyup, benim hakkımda yanlış bir yorumda bulunmak, ancak, sadece ve yalnızca senin oyun yazarlığını yaralar. Yazılıp bitmiş "Theope"yi yaralayacak olmasa da, bundan sonra, bir "Theope" daha yazamayacağını "muştular"... 


Benim niyetimi okuyup, benim hakkımda yanlış bir yorumda bulunmak, senin "Arka Sıradakiler" senaryo doktorluğunu asla ve kesinlikle yaralamaz. Çünkü, "Theope" ayarında bir tiyatro oyunu yazmak için yedi yıl terlemek, "Arka Sıradakiler" senaryo doktorluğu yaparken, bir bölüm için birkaç saat kalem sallamak yeter de artar bile! Zâten, bir yazar, "FACEBOOK BATAKLIĞI" içerisine düşmeyi, "FACEBOOK BATAKLIĞI" içerisinde "düşünme"yi kabul ederse, o yazarın yazarlığı ağır ağır, azar azar, damla damla, dirhem dirhem, gıdım gıdım, gram gram, kuruş kuruş, milim milim, parmak parmak, yavaş yavaş yok olup gider ve böylelikle o yazar iyice düşkün hâle düşüp, hızla körelebilir. 


Sahi aziz dostum, benim niyetimi okuma aceleciliği nereden kaynaklanıyor? Ben, "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan'ın yada "Arka Sıradakiler" senaryo doktoru Coşkun Büktel'in niyetini okumak yerini, "Arka Sıradakiler" ve tüm diğer televizyon dizilerine, niyet soyutluğunda değil, halka toplumsal ninniler söyleyen ve bu ninni söyleme sonucu kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesine yardım ve yataklık eden meta estetiği işlemcisi olarak bakıyorum. Bir sosyalist yazarın, bir çıkarsız tiyatrocunun böyle düşünmesini, bir niyet okuma yada "SELİN ERDEM OLAYI"  sürecine sağlıksız yaklaşımda bulunma yorumunda bulunmak, tabii ki, son derecede özgür bir görüştür. Ancak, bence, özgün bir görüş değildir. Bu görüş, bana ve "Arka Sıradakiler" senaryo doktoru Coşkun Büktel'e zarar vermez. Çünkü, benim dünya görüşüm, zâten asla ve kesinlikle sarsılmayacak kadar "kemikleşmiş" durumda ve "Arka Sıradakiler" senaryo doktoru Coşkun Büktel'in ürettiği meta estetiği de son derecede anlaşılır bir gerçeklikte. Ancak, "Theope" yazarının özgünlüğü, bu yaklaşımdan onarılamayacak düzeyde büyük bir yara alıp, "yeni bir Theope" yazamaz boyuta sıçrayabilir!


Sözün tam burasında, Coşkun Büktel'in "niyet okuma dersi"ni yeniden, ısrarla, inatla ve mutlaka okumakta yarar var:


"facebook bataklığı'nın notu: Nesnel durumu, öznel duygularla açıklamaya, açımlamaya yeltenen aşağıdaki yazının yanıtı, www.tiyatroyun.blogspot.com'da mutlaka verilecektir. Aşağıda yayınladığımız yazıdaki önemli gördüğümüz bazı yerleri, "maymungötürengi" ile belirgin hâle biz getirdik!


***


SELİN ERDEM, HİLMİ VE HAMDİ


Ölümle sonuçlanan talihsiz bir kazayı (ve Hamdi Alkan'ın yanlış anlaşılmaya müsait bazı beyanlarını) çarpık yorumlarla kötüye kullanıp sendikal mücadelenin aracı yapanlara katılmakla ve bu talihsiz ölüm yüzünden Hamdi Alkan"timsah gözyaşları" döküyor diye suçlamakla Hilmi Bulunmaz; Alkan'ın niyetini okuyarak onu haksız yaftalamış; her zaman suçladığımız linççiler kadar yanlış davranmış, kısacası Hamdi Alkan'a haksızlık etmiş oluyor. Hamdi'nin pek çok insani hatasının tanığıyım ama onun aşırı gelişmiş merhamet duygusunun da tanığıyım. Hamdi, benden de, Hilmi'den de, o kaza ölümü "kullanan" sendikacılardan da daha merhametli bir insandır. Yakınlarından başka hiç kimsenin Selin Erdem'in ölümüne Hamdi Alkan kadar üzüldüğünü sanmıyorum. Bence Hamdi'nin "Timsah gözyaşı" diye suçlanan üzüntüsü, en azından Hilmi'nin devrimci üzüntüsünden daha keskin bir gerçektir." 

(Bakınız: Hilmi Bulunmaz'ın, "Arka Sıradakiler" sanat asistanı "Selin Erdem Ölümü" ile ilgili olarak yaptığı eleştirinin altından kalkamayan "Arka Sıradakiler"in yönetmeni Hamdi Alkan susup otururken, "Arka Sıradakiler"in "senaryo doktoru" Coşkun Büktel, Alkan'ı savundu!)


Coşkun Büktel - O nedenle Hilmi'nin, şu aşağıya aktardığım ve sayfasına link verdiğim başlığını, Selin Erdem "kazasıyla" ilgili tutumundaki kadar yanlış buluyorum:


"Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, LİNÇ KAMPANYASI imzacısı alçakların katılmadığı Lefkoşa Belediye Tiyatrosu eylemine katıldı": http://www.tiyatroyun.blogspot.com/2012/07/lincci-alcaklarn-katlmadg-lefkosa.html


Hilmi Bulunmaz - "Arka Sıradakiler" dizisi senaryo doktoru Coşkun Büktel'in, olaylar ve insanlar hakkında "iki kere iki dört eder kesinliğinde" bilgi sahibi olmadan, örnekse, "MİNİBÜSÜ KAMYON SANACAK KADAR" bilgisiz olarak, bana "LİNÇÇİLER KADAR YANLIŞ DAVRANMIŞ" dediği için Coşkun'un şu yukarıya aktardığım ve sayfasına link verdiğim başlığını, "Arka Sıradakiler" senaryo doktoru ruhuyla kaleme aldığı ve tabii ki, "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan'ı savunmak zorunda kaldığı tutumundaki kadar yanlış buluyorum.


"SİNEKTEN YAĞ ÇIKARMAK ZORUNDA DEĞİLİZ!"


***


Ayrıca bakınız:


Bulunmaz, Lefkoşa Belediye Tiyatrosu'nu desteklemeye kesin kararlı!...


Alkan'ın Arka Sıradakiler'deki senaryo doktoru Coşkun Büktel'i eleştirdik!