8 Temmuz 2012 Pazar

Alkan'ın Arka Sıradakiler'deki senaryo doktoru Coşkun Büktel'i eleştirdik!

BİR YÖNETMENİN TOPLUMSAL ANATOMİSİ!

"Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan'ın dökmek zorunda olduğu "timsah gözyaşları"...

Hilmi Bulunmaz
8 Temmuz 2012

Coşkun Büktel, 6 Temmuz 2012 günü bir yazı yazdı:

"SELİN ERDEM, HİLMİ VE HAMDİ

Ölümle sonuçlanan talihsiz bir kazayı (ve Hamdi Alkan'ın yanlış anlaşılmaya müsait bazı beyanlarını) çarpık yorumlarla kötüye kullanıp sendikal mücadelenin aracı yapanlara katılmakla ve bu talihsiz ölüm yüzünden Hamdi Alkan'ı 'timsah gözyaşları' döküyor diye suçlamakla Hilmi Bulunmaz; Alkan'ın niyetini okuyarak onu haksız yaftalamış; her zaman suçladığımız linççiler kadar yanlış davranmış, kısacası Hamdi Alkan'a haksızlık etmiş oluyor. Hamdi'nin pek çok insani hatasının tanığıyım ama onun aşırı gelişmiş merhamet duygusunun da tanığıyım. Hamdi, benden de, Hilmi'den de, o kaza ölümü 'kullanan' sendikacılardan da daha merhametli bir insandır. Yakınlarından başka hiç kimsenin Selin Erdem'in ölümüne Hamdi Alkan kadar üzüldüğünü sanmıyorum. Bence Hamdi'nin 'Timsah gözyaşı' diye suçlanan üzüntüsü, en azından Hilmi'nin devrimci üzüntüsünden daha keskin bir gerçektir."

***

Biz, "sosyal paylaşım sitesi" olarak adlandırılmasına karşın, ağzına kadar düzeysiz içeriklerle dolu, dayanışmacı toplumsal iletişimi sıfırlayan, sınıfsal çelişkileri yumuşatan, kişisel üstünlükleri kabartan, "dök içini rahatla"dan başka hiçbir tinsel bir işlevi bulunmayan, hattâ kişiler hakkında LİNÇ KAMPANYASI bile başlatılabilecek bir ortam içeren facebook'u hiçbir zaman ciddiye almadığımız, facebook'u toplumsal bir bataklık olarak nitelediğimiz ve bu nedenle facebook'u izlememeye özen gösterdiğimiz için, Coşkun Büktel'in facebook'ta yayınladığı yukarıdaki yazısının linkini, her zaman izlemiş olduğumuz ve facebook'a göre nitelikli yayın yapılabilme olasılığı bulunan bir ortam olarak bize sıcak gelen twitter'da görüp, twitter'ın altındaki linke tıklayarak facebook'a gittik ve bu yazıyı, facebook'tan alıp, bize ait olan facebook bataklığı'nda yayınladık. Tıklayınız: Hilmi Bulunmaz'ın, "Arka Sıradakiler" sanat asistanı "Selin Erdem Ölümü" ile ilgili olarak yaptığı eleştirinin altından kalkamayan "Arka Sıradakiler"in yönetmeni Hamdi Alkan susup otururken, "Arka Sıradakiler"in "senaryo doktoru" Coşkun Büktel, Alkan'ı savundu!

Yukarıda linkini verdiğimiz yazıyı, (o yazının içeriğini uyarı amaçlı "boyadığımız" için) burada yeniden yayınlamakta yarar var:

facebook bataklığı'nın notu: Nesnel durumu, öznel duygularla açıklamaya, açımlamaya yeltenen aşağıdaki yazının yanıtı, www.tiyatroyun.blogspot.com'da mutlaka verilecektir. Aşağıda yayınladığımız yazıdaki önemli gördüğümüz bazı yerleri, "maymungötürengi" ile belirgin hâle biz getirdik!

***

SELİN ERDEM, HİLMİ VE HAMDİ

Ölümle sonuçlanan talihsiz bir kazayı (ve Hamdi Alkan'ın yanlış anlaşılmaya müsait bazı beyanlarını) çarpık yorumlarla kötüye kullanıp sendikal mücadelenin aracı yapanlara katılmakla ve bu talihsiz ölüm yüzünden Hamdi Alkan"timsah gözyaşları" döküyor diye suçlamakla Hilmi Bulunmaz; Alkan'ın niyetini okuyarak onu haksız yaftalamış; her zaman suçladığımız linççiler kadar yanlış davranmış, kısacası Hamdi Alkan'a haksızlık etmiş oluyor. Hamdi'nin pek çok insani hatasının tanığıyım ama onun aşırı gelişmiş merhamet duygusunun da tanığıyım. Hamdi, benden de, Hilmi'den de, o kaza ölümü "kullanan" sendikacılardan da daha merhametli bir insandır. Yakınlarından başka hiç kimsenin Selin Erdem'in ölümüne Hamdi Alkan kadar üzüldüğünü sanmıyorum. Bence Hamdi'nin "Timsah gözyaşı" diye suçlanan üzüntüsü, en azından Hilmi'nin devrimci üzüntüsünden daha keskin bir gerçektir.

Hilmi'nin konuyla ilgili yazısının linki:
www.tiyatroyun.blogspot.com/2012/07/kendini-bildi-bileli-kapitalizmin.html

***

Yayınımızdan sonra, Coşkun Büktel, twitter'da bir yazı yazdı:

HİLMİ BULUNMAZ YANILIYOR: BEN HAMDİ ALKAN'I SAVUNMADIM, HİLMİ BULUNMAZ'I ELEŞTİRDİM. ÇÜNKÜ YANLIŞ YAPIYOR.
http://facebookbatakligi.blogspot.com/2012/07/coskun …

***

Benim, bağcı dövmeye değil, üzüm yemeye niyetim var. Benim, "Arka Sıradakiler" dizisinin inisiyatif koltuğunda oturan Hamdi Alkan'la toplumsal sorun yaşamam, onunla herhangi kişisel bir sorunum olduğu, hattâ kendisine karşı "LİNÇÇİLER KADAR YANLIŞ DAVRANMIŞ" olduğumu iddia eden "Arka Sıradakiler" senaryo doktoru Coşkun Büktel'le hiçbir kişisel sorunum olduğunu kabul etmem söz konusu değil. Çünkü, ben, şunu çok iyi biliyorum; toplumsal ilişkileri sağlayan üretim ilişkilerindeki durduğumuz konumdur ve bu konum da niyetten bağımsızdır. Yani, "niyet okumaya" hiç gerek yoktur. İnsanlar, doğdukları ândan başlayarak, bir sınıfın içerisine doğarlar ve o sınıfın zorunlu kıldığı üretim ilişkileri içerisinde ideolojik, sınıfsal, siyasal bilinç oluştururlar. Bazen, içine doğduğu sınıfı yadsıyan kişiler de söz konusudur. Özellikle, bizim gibi "batı tipli sınıflar" sahibi olmayan ülkelerde, sınıf düşmanı birçok insan vardır. Örnekse, kendisi varsıl bir insan olmasına karşın, kültürel olarak yoksul insanları savunan, hattâ bir adım öteye gidip, siyasal örgütlülük içerisinde, işçi sınıfının estetik değerlerine katkı sunan insanlar da söz konusudur. Bazen de, bunun tam karşıtı söz konusudur, kendisi, işçi sınıfının içerisinde dünyaya gelmesine karşın, bu sınıfın özelliklerinden uzaklaşıp, burjuva sınıfına hizmet etmeye yeminli insanlara da rastlamak olasıdır. Bu tür insan, içerisinden geldiklerin sınıfın zayıf halkalarını çok iyi bildikleri için, hizmet ettikleri burjuva sınıfının çeşitli kültürel platformlarında yanılsama imâlatçısı olarak hizmet ederler. Onların televizyonlarına dizi bile çekebilirler. Böylelikle, doğal bir toplumsal dayanışma değil, yapay bir dayanışmayla, toplumun derin sorunlarına makyaj yapılmış, onulmaz hastalıklarına krem sürülmüş, toplumsal kansere aspirin verilmiş olur.

Ben, "Arka Sıradakiler" ve diğer bütün dizilerle halka meta estetiği sunulup, dizilerin sürüklediği reklâmlarla kapitalizmi yeniden üreten estetik anlayışına karşı toplumsal bir mücadele veriyorum. Ben, toplumsal statükoyu koruyup, dayanışmacı toplumsal örgütlülüğü seyrelten, ara sokaklardaki, arka sıralardaki, kentlere yapışık kardeş gibi inşa edilmelerine karşın, kentlerdeki yaşam düzeyinden yararlanamayan kitlelerin sorunlarının bile "ön sıradakiler" tarafından dile getirildiği "Arka Sıradakiler" dizisinde söz sahibi olmayan, yönetim merciyi içerisinde bulunmayan "senaryo doktoru" Coşkun Büktel'e karşı bir yazı yazmamak, Büktel'i, bir "Theope" yazarı olarak görmek  gibi bir gayret içerisinde olmama karşın, Büktel, bu kez, "Arka Sıradakiler" senaryo doktoru ruhuyla kaleme sarılıp, beni "LİNÇÇİLER KADAR YANLIŞ DAVRANMAK"la suçluyor!

Benim, daha önce çok net bir biçimde dile getirmiş olduğum gibi, yinelemekte yarar gördüğüm "Coşkun Büktel perspektifim" (ve televizyon dizilerinde inisiyatif sahibi olamayan diğer "Coşkun Büktel'ler", yani iyi niyetli olmalarına karşın meta estetiğine hizmet etmek zorunda kalan "emekçiler" için kemikleşmiş bir perspektifim) var:

Benim için, bir tane Coşkun Büktel yok; iki tane Coşkun Büktel var: Biri "Theope" yazarı ve diğeri "Arka Sıradakiler" senaryo doktoru. Ben, "Theope" yazarı Coşkun Büktel'in uğradığı iftirada, onu yalnız bırakmadım, ancak "Arka Sırdakiler" senaryo doktoru Coşkun Büktel'in yaşadığı sorunlar karşısında, örnekse istediği parayı alamadığı için senaryo doktorluğunu bıraktığında, onu her zaman için yalnız bıraktım. Böyle davranırken de, Büktel'e "kıyak olsun" diye değil, kendi ilkelerimden ödün vermemek, iftiraya uğrayanın yanında olmak için böyle davrandım; oysa, hiçbir zaman için, Coşkun Büktel'in "Arka Sıradakiler" senaryo doktoru olmasından hoşlanmadım. "Arka Sıradakiler"de söz sahibi olmayan, yönetim kadrosunda bulunmayan, yani, tabiri caizse, "hafifletici nedeni bulunan" yada "bir emekçi olan"Coşkun Büktel'i bu konuda ameliyat masasına yatırmamaya özen gösterdim. Ne var ki, ne zaman ki, "Arka Sıradakiler" dizisinin yönetmeni Hamdi Alkan'ın twitter'da yazdıklarını retweetlemeye başladı, işte o zaman, her fırsatta, "Selin Erdem'in ölümü"nü okurlarıma anımsatmayı, Selin Erdem'i unutturmamayı çok önemli bir görev saydım. Bunu yaparken, bir tek amacım var: Emekçi halkın iktidar özlemini erteleyerek toplumsal statükoyu süreklileştiren televizyon dizilerindeki set işçilerinin de ne kadar zor durumda olduklarını duyumsatma isteği. 

Toplumsal doğası gereği hiçbir estetik duygu gelişimine katkıda bulunmayan "Arka Sıradakiler" dizisi yönetmeni Hamdi Alkan'ın tweet'lerini gönlü öyle istediği için retweet'leyen Coşkun Büktel'e, herhangi bir yaptırım uygulama gücünde ve niyetinde olmadığım için, elimdeki tek "yaptırım" olanağı kendi inisiyatifimdeki İnternet sitemi, bu duruma dikkat çekmek adına kullanıyorum. "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan, ne zaman ki, kendisine "sosyal paylaşım ortamı" içerisinde bir hareket alanı bulsa, o alana, gücüm oranında müdahale ediyorum. Görüntü olarak çok sevimli biri olmasına karşın, kendi niyetinden bağımsız olarak burjuva değerlerine hizmet eden, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için tahkimat yapan, meta estetiği üreten, emekçi halkın iktidar özleminin önüne kurulan toplumsal barikata destek sunan ve tüm bunları yaparken, halktan uzakta, hem de çok uzakta, beyaz camın gerisindeki derinliklerde yaşayan "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan'ın tikelliğinde, televizyon çocukları yetiştiren düzen bekçilerine karşı toplumsal görevimi yapmak zorundayım. Bu toplumsal görevimi yaparken, "Ölümle sonuçlanan talihsiz bir kazayı (ve Hamdi Alkan'ın yanlış anlaşılmaya müsait bazı beyanlarını) çarpık yorumlarla kötüye kullanıp sendikal mücadelenin aracı yapanlara katılmak"tan da geri durmaya hiç niyetim yok. Bu davranışım nedeniyle, "linççiler kadar yanlış davranmış" olmakla suçlanmış olmak, beni asla üzmez ve bir toplumsal örgütlenme biçimi olan sendikal mücadeleye (o mücadele içerisindeki kişilerin yanlışlarını da göz önünde bulundurarak) sunduğum destek sayesinde, dünya görüşüme yaptığım katkı nedeniyle, bu davranış biçimim benim ruhumu serinletir. İçinde bulunduğu toplumsal koşulların zorunlu kılması nedeniyle toplumsal örgütlülüğe karşı olan "Arka Sıradakiler" dizisi yönetmeni Hamdi Alkan, karşı çıktığı sendikanın adını bile bilmezken, "Oyuncular Sendikası" olan örgütün adını, ağzını yaya yaya "BU OYUNCULUK SENDİKASI'NIN YAKLAŞIMI DA ÇOK SEVİMSİZ" diyebiliyor.

Şimdiye dek onlarca kez "Selin Erdem'in ölümü"nü gündeme getirmeme karşın, bu nedenle herhangi bir eleştiride, herhangi bur suçlamada bulunmayan Coşkun Büktel, birdenbire beni "LİNÇÇİLER KADAR YANLIŞ DAVRANMAK"la suçladı. Tabii ki, bunun bir yanıtı olmalıydı ve ben, ömrünü LİNÇ KAMPANYASI düzenleyenlere, emek değerlerine saldıranlara, burjuva değerlere saygı duymayı bir zorunluluk olarak görenlere karşı mücadeleye yatıran biri olarak bu yersiz suçlamaya derhal karşı çıkmak zorundaydım.

Şimdilik kaydıyla birkaç maddeyle sınırlı kalarak geldiğimiz noktayı anımsatıp, daha oylumlu eleştirilerimi ileriye saklamak istiyorum. Eleştirilerimi ileriye saklamak, herhangi bir hazırlık yapmak anlamında değil, "Theope" yazarı Coşkun Büktel'e olan saygım ve "Arka Sıradakiler" senaryo doktoru Coşkun Büktel'e olmayan saygımın denklemi sonucu, toplumsal yararlılık temelindeki eleştirilerim, neredeyse kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Herhangi bir kişiyi, kuruluşu, kurumu, olayı, olguyu "eleştirmek için eleştirmek", hattâ eleştirmek niyetinde olmadığım, eleştiri sözcüğünün kısıtladığı kavramdan çok daha geniş bir anlamı olan "karşıtlamak" kavramıyla hayata bakan bir insan olduğum için, istençten bağımsız olarak, toplumsal çözümlemeler yapmaya devam edeceğim.

1 - Özdemir Nutku, "Theope" yazarı Coşkun Büktel'e iftira attı.

2 - Ben, Özdemir Nutku'ya karşı Coşkun Büktel'i savundum.

3 - Orospu Çocuğu Burak Caney'ce LİNÇ edilmek istendik.

4 - Hakkımızda 1100 kişilik bir LİNÇ KAMPANYASI başlatıldı.

5 - BİRİNCİ LİNÇ KAMPANYASI ve İKİNCİ LİNÇ KAMPANYASI ile beni susturamayacaklarını anlayanlar ÜÇÜNCÜ (HUKUKSAL) LİNÇ KAMPANYASInı başlattılar.

6 - Onlarca dava ve yüzlerce duruşmayla beni susturamayan LİNÇÇİ kişiler, Coşkun Büktel'le aramızdaki "Arka Sıradakiler" uçurumuna sürekli olarak kazma vurmaya başladılar. Ben de, onlar da biliyorlardı ki, ben "Theope" yazarı Coşkun Büktel'i destekleyen, "Arka Sıradakiler" senaryo doktoru Coşkun Büktel'i desteklemeyen biriyim.

7 - Ben, Coşkun Büktel'in "Arka Sıradakiler" dizisinde söz sahibi olmadığını, yönetim kadrosunda bulunmadığını, yani meta estetiği üretiminde başat kişilerden biri olmadığını bildiğim ve üstüne üstlük, LİNÇÇİ kişilerin benim üzerimde inisiyatif kullanma haklarını ipime bile takmadığım için, "Arka Sıradakiler" olayına hep uzak kaldım.  

8 - Coşkun Büktel'in "Arka Sıradakiler" dizisinde önemli bir söz sahibi olmadığını, ikide bir diziden ayrılmasına karşın, bu dizinin devam etme "başarısı" gösteriyor olması , zâten somut olarak kanıtlamaktadır. 

9 - Ben, hayatım boyunca ne yaptıysam, işçi sınıfının çıkarı, işçi sınıfının estetik bilinçlenmesi için yaptım. İşçi sınıfına karşı zaman zaman yanlışlarım olmasına karşın, bu yanlışlarımın envanterini çıkarmak yada durup dinlenmek için herhangi bir mola taşı aramak yerine, tüm yanlışlarımı da heybemde biriktirerek, sosyalizm yoluna devam ettim. "Theope"nin, dolaylı da olsa, işçi sınıfı kültürüne hizmet ettiği, "Arka Sıradakiler" dizisinin dolaysız olarak işçi sınıfı kültürüne, emekçi halkın iktidar özlemine zarar verdiği düşüncesindeyim. "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan, "Selin Erdem'in ölümü" gündeme geldiğinde "timsah gözyaşları" döktüğü TV 8'de neler zırvalamıştı? Hamdi Alkan'ın gözlerinden  (aslında burjuvazinin gözlerinden) akıttığı "timsah gözyaşları"ndan sadece birkaçını buraya aktarmakta yarar var:

"ALLAH'A ÇOK ŞÜKÜR... BİR MAYIS ÇALIŞARAK DA KUTLANIR... TAKDİR-İ İLÂHÎ... VAKİT GELDİĞİ ZAMAN, ECEL KAPIYA DAYANDIĞI ZAMAN YADA VADE DOLDUĞU ZAMAN, SİZİN YAPABİLECEĞİNİZ BİR ŞEY YOK Kİ... BU OYUNCULUK SENDİKASI'NIN YAKLAŞIMI DA ÇOK SEVİMSİZ... O ZAMAN AMERİKA'DAKİ GÖKDELENLERDE DE YAPSINLAR... YAPACAĞIMIZ BİR ŞEY YOK... KADER GELDİKTEN SONRA, İLÂHİ, TAKDİR-İ İLÂHİ DİYE BİR ŞEYE DE İNANMAK GEREKİYOR... YAZIK, GÜNAHTIR... BİZ DE ASLANLAR GİBİ BİR MAYIS'TA ÇALIŞIYORUZ... TRAJİK BİR TRAFİK KAZASI... YAPIMCILAR BUNU OTURUP KONUŞACAK... ALLAH'A ŞÜKÜRLER OLSUN Kİ... TUZLA TERSANESİNE BAKIN..."

10 - Ben, hayatım boyunca, işçi sınıfının çıkarı için, işçi sınıfının estetik bilinçlenmesi düşüncesiyle hareket eden bir sanatçı olarak, işçi sınıfına dolaysız olarak zarar veren, işçi sınıfının estetik bilinçlenmesini erteleyen, körelten, dumura uğratan televizyon dizilerine karşı çok sert yazılar yazdım. Televizyonun, emekçi halkın iktidar özlemi için değil, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için kullanılan iğrenç toplumsal bir oyuncak olduğunu çok iyi bildiğimden, bu bilgimi, koşullarımla sınırlı da olsa, okurlarıma aktarmakla birlikte, televizyonun kırıntısını bile asla ve kesinlikle izlemiyorum. Bu iğrenç toplumsal oyuncağı sadece izlememekle kalmıyor, izlenmemesi yönünde çok büyük bir çaba harcıyorum. Çünkü, özellikle ülkemizdeki iğrenç dizi fırtınaları, halkın toplumsal gereksinimlerinin üzerini örterken, günlük gereksinimlerinin yakıcılığını bile unutturma yönünde lojistik destek sunuyor. İki reklâm arasına birer dolgu malzemesi olarak imâl edilen diziler, hayatın gerçekliğini değil, egemenlerin sürekliliğini var ediyor. Bu sürekliliğin sağlanması için hızla, hem de şimşek hızıyla üretilen dizilerdeki insan malzemesi kullanımı o denli vahşi bir biçimde işliyor ki, örnekse bölüm başına 50.000 TL alıp meta estetiği üreten Nihat Haluk Bilginer bir yanda dururken, diğer yanda bölüm başına sadece 600 TL alıp bireysel gereksinimini bile karşılamaktan uzak bir hayat sürdüren "Arka Sıradakiler" sanat asistanı Selin Erdem söz konusu. Aldığı üç otuz parayla ve yaptığı ağır işle dikkati dağılan, emeği çarçur olan ve üstüne üstlük üzerinden "Arka Sıradakiler"in 34 TH 8305 plakalı minibüsü geçerek genç yaşta ölen Selin Erdem'in daha kanı kurumadan, kendisine sorulan çanak sorulara, "Arka Sıradakiler" dizisi yönetmeni Hamdi Alkan şöyle "İLÂHİ" yanıtlar verebiliyor

"BEĞENMEYEN BU İŞİ YAPMAYACAK!"

"VAKİT GELDİĞİ ZAMAN, ECEL KAPIYA DAYANDIĞI ZAMAN YADA VADE DOLDUĞU ZAMAN, SİZİN YAPABİLECEĞİNİZ BİR ŞEY YOK Kİ"

"KADER GELDİKTEN SONRA, İLÂHİ, TAKDİR-İ İLÂHİ DİYE BİR ŞEYE DE İNANMAK GEREKİYOR"

"BU OYUNCULUK SENDİKASI'NIN YAKLAŞIMI DA ÇOK SEVİMSİZ"

Peki, meta estetiği üreticisi, kapitalizmin yeniden güzelleyicisi, burjuvazinin estetik hizmetçisi olarak, "Arka Sıradakiler" 
yönetmeni Hamdi Alkan'ın, yukarıda sunmuş olduğumuz, 
toplumsal uyanışı engelleyici, statükoyu kabul ettirici afyonlu, 
"İLÂHİ" sözlerinden başka herhangi bir söylem geliştirme anlayışı, becerisi, cesareti, çapı, deneyimi, gücü, inisiyatifi, iradesi, isteği, niyeti, şansı var mı, böyle bir durum söz konusu olabilir mi?

Bizce yok, olamaz da! Çünkü, "Bir çiftçi, çiftçi gibi düşündüğü için çiftçi olmaz, çiftçi olduğu için çiftçi gibi düşünür!" yada "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan, "Arka Sıradakiler" yönetmeni gibi düşündüğü için "Arka Sıradakiler" yönetmeni olmaz, "Arka Sıradakiler" yönetmeni olduğu için "Arka Sıradakiler" yönetmeni gibi düşünür! Hiçbir kimse (buna "Arka Sıradakiler" senaryo doktoru Coşkun Büktel de dahil), psikolojinin en büyük yalanı olan empatiyi kullansa bile bu durum değişmez. Örnekse Coşkun Büktel, "Arka Sıradakiler" senaryo doktoru olması yada bir başka nedenle "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan'ı sempatik, hattâ "aşırı gelişmiş merhamet duygusu" sahibi ("Hamdi'nin aşırı gelişmiş merhamet duygusunun tanığıyım. Hamdi, benden de, Hilmi'den de, o kaza ölümü 'kullanan' sendikacılardan da daha merhametli bir insandır.") sanabilir. Herhangi bir kişinin "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan'ı sempatik, hattâ "aşırı gelişmiş merhamet duygusu" sahibi sanması, benim durumumu, benim duruşumu, benim dünya görüşümü hiç değiştirmez; benim toplumsal davranışımı, bir gıdım bile asla yerinden oynatamaz.

Peki, durum bizim için bu kadar anlaşılır, bu kadar basit, bu kadar net olmasına karşın, biz, neden bu afyonlu sözlerin, bu "İLÂHÎ" sözlerin, bu uyuşturucu etkisi yapan sözlerin (Örnekse: "VAKİT GELDİĞİ ZAMAN, ECEL KAPIYA DAYANDIĞI ZAMAN YADA VADE DOLDUĞU ZAMAN, SİZİN YAPABİLECEĞİNİZ BİR ŞEY YOK Kİ"sahibi "Arka Sıradakiler" yönetmeni olduğu için "Arka Sıradakiler" yönetmeni gibi düşünen Hamdi Alkan'ı eleştiriyoruz?

Çünkü, bizim de, bu afyonlu sözlere, bu "İLÂHÎ" sözlere, bu uyuşturucu etkisi yapan sözlere (Örnekse: "KADER GELDİKTEN SONRA, İLÂHİ, TAKDİR-İ İLÂHİ DİYE BİR ŞEYE DE İNANMAK GEREKİYOR") karşı çıkmaktan başka herhangi bir söylem geliştirme anlayışımız, becerimiz, cesaretimiz, çapımız, deneyimimiz, gücümüz, inisiyatifimiz, irademiz, isteğimiz, niyetimiz, şansımız söz konusu değil?

Zâten toplumsal statükoyu ayakta tutmak, insanların toplumsal uyanışını engellemek, yani kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için çekilen dizilerden birinin yönetmeni vasfıyla, hem de 1 Mayıs İşçi Bayramı'nda set işçilerini çalıştırmakla birlikte, "Arka Sıradakiler" dizisinin setindeki "Selin Erdem'in ölümü", direkt olarak derhal kadere bağlayan (Örnekse: "KADER GELDİKTEN SONRA, İLÂHİ, TAKDİR-İ İLÂHİ DİYE BİR ŞEYE DE İNANMAK GEREKİYOR" yada "VAKİT GELDİĞİ ZAMAN, ECEL KAPIYA DAYANDIĞI ZAMAN YADA VADE DOLDUĞU ZAMAN, SİZİN YAPABİLECEĞİNİZ BİR ŞEY YOK Kİ") "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan, bütün eleştirilerimiz şimdilik kaydıyla saklı kalmak üzere, "Selin Erdem'in ölümü" sahiplenme sürecine giren Oyuncular Sendikası'nın ürkek tavrından bile çok ürkmüş olmalı ki, sinirli ve titreyen bir sesle saçmalama hakkını tepe tepe kullanıyor. Bu yazının hemen altında yayınladığımız birinci video izlendiğinde, tüm çanak soru gayretlerine karşın, "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan'ın çam devirdiğini, köy yıktığını, pot kırdığını, lâfı anlamsız bir biçimde "TUZLA TERSANESİNE BAKIN"a getirerek, yani topu taca atarak, evinin değil önünü, içini bile temizlemekten kaytaran tembel biri gibi davranıp, "MAYMUNA BAKIN" uyanıklığında bulunduğu, "SEKTÖR SEKTÖR" diyerek, kapitalizmi yeniden üretmenin tatlı sularında yüzdüğünü çok net görebiliyoruz.

Şimdilik, sadece bir giriş yazısı olarak düşündüğüm ve yalnızca küçük bir değini olarak gördüğüm bu saptamalarımı, "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan tikelliğinde bırakmayıp, tabii ki, nesnel koşullar geliştikçe, somut ortam oluştukça, genelde televizyon, özelde televizyon dizilerinin açmış olduğu onulmaz toplumsal yaralara değinmeyi, bu iğrenç toplumsal oyuncak hakkında kafa yormayı, ara vermeksizin ısrarla sürdüreceğim.

Bundan sonra ne mi olur? 

Ben, sadece "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan'ı değil, bütün televizyon dizisi yapımcılarını, yönetmenlerini ve dizi çekiminde ciddi bir biçimde söz sahibi olan bütün kişileri, kuruluşları, gücüm oranında eleştirmeyi hep sürdürürüm!

Ben, yalnızca "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan'ı değil, bütün televizyon dizisi yapımcılarını, yönetmenlerini ve dizi çekiminde ciddi bir biçimde söz sahibi olan bütün kişileri, kuruluşları ve bunların bana, halkıma, tüyü bitmemiş yetime verdikleri kalıcı rahatsızlıkları, sürekli olarak gündeme getirmeye gayret ederim.

Ben, "Yoksulluk kader olamaz kader değildir" protest şarkı sözlerini, popüler olduğu yılların üzerinden tam tamına otuz beş yıl geçmiş olsa bile usumun ucundan asla çıkarmam. Yoksulluğun, sömürülmenin, ezilmenin, ayaklar altında çiğnenmenin, altta kalmanın bir kader değil, aşılması gereken durumlar, tartışılması gereken olgular olduğu bilincindeyim. Bu bilinçle hareket ettiğim için, emekçi halkın özlemi önünde müthiş bir barikat kuran televizyon oyuncağına, televizyon tarikatına, televizyon tahkimatına, televizyon hakikatine karşı koymaya devam ederim. "Arka Sıradakiler" yönetmeni Hamdi Alkan'ın şu sözlerini samimi bulanlar olabilse de, ben bu sözleri kirli bir kağıt mendil gibi hızla çöpe atmak için mücadelemi sürdürürüm: 

"KADER GELDİKTEN SONRA, İLÂHİ, TAKDİR-İ İLÂHİ DİYE BİR ŞEYE DE İNANMAK GEREKİYOR... VAKİT GELDİĞİ ZAMAN, ECEL KAPIYA DAYANDIĞI ZAMAN YADA VADE DOLDUĞU ZAMAN, SİZİN YAPABİLECEĞİNİZ BİR ŞEY YOK Kİ"

Ben, nerede bir ezilen, nerede bir LİNÇ edilmek istenen, nerede bir sömürülen, nerede bir yoksullaştırılan kişi, kuruluş ve kurum olursa, onları savunmaya, örnekse "Theope"nin uğradığı iftiraya karşı çıkmaya devam ederken, "Arka Sıradakiler" dizisinin oluşturduğu kalıcı rahatsızlığa karşı çıkmaya devam ederim.

***

Ayrıca bakınız: