3 Ağustos 2014 Pazar

Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ile Ömer Faruk Kurhan'a dersler veriyoruz!

T.C.
İSTANBUL
38. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'NA


DOSYA NO: 2014/179 Esas


KONU: Mükerrer dâvâ dosyasının reddi talepli savunma dilekçesidir...

Ömer Faruk Kurhan ve onun sâdık vekili Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar (İstanbul Barosu 35393), adalete ve hakikâte ve hukuka ve içtihada ve kanuna ve mevzuata aykırı biçimde benim hakkımda, tamamıyla yapay  biçimde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na MÜKERRER şikâyette bulundular ve hakkımda zorlama bir suç uydurarak, şöyle yazabildiler: 

"Hakaret, kişi huzur ve sükununu bozma!..." 

İlk olarak ben onları asla huzursuz etmediğim gibi, onlar beni defalarca huzursuz edip, 1100 kişilik kötü "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" önderleri olarak benim hakkımda 100'ü aşkın soruşturma-kovuşturma-tazminat dosyalarının da gündeme gelmesine neden oldular. Şimdiye dek, bir kerecik bile hukukun gerektirdiği temel evrensel ilkelerle asla hareket etmeyen Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ve onun müvekkili Ömer Faruk Kurhan, her zaman için sözüm ona "suç" tarihini değil, onun yerine, yalan söyleyerek, "yayının öğrenildiği tarih" yapaylığını dosyalara eklediler! Yine böyle yaparak, yine şöyle yazdılar: 

"Suç Tarihi: 07.04.2013 (Yayının öğrenildiği tarih)" 

Sayın Savcı, Sayın Yargıç denilen yasa adamlarını küçümseyen Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, onun müvekkili Ömer Faruk Kurhan, nasıl olsa Sayın Savcı, Sayın Yargıç tarafından fark edilmeyeceğini sanabildikleri için, sürekli olarak bu yapay kurnazlığa eğilim gösteriyorlar... Neyse ki, İstanbul 20. Sulh Ceza Mahkemesi Sayın Yargıcı bu konuda "uyanık" davranıp, iddianameyi geri gönderdi de, 1100 kişilik "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" önderinin kitlesi sarsıldı!...

Hiçbir ciddî konu içermemesine karşın, yapay bir konu üreterek, düşsel bir dilekçeyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurup, ardından, benim "ELMAS TÜCCARI" olduğumu bilmelerinden kaynaklı olarak "FAHİŞ MİKTAR" içeren manevî tazminat dâvâları açan Ömer Faruk Kurhan'ın dayanaksız dâvâ dosyası bozulup, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı'nın oybirliğiyle aldığı kararla "FAHİŞ MİKTAR" saptandı! 

Hiçbir zaman gözleri paraya doymayan Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ile onun müvekkili Ömer Faruk Kurhan, arkalarını dayadıkları 1100 kişilik iğrenç "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" kamuoyu sayesinde, âdeta "ALTERNATİF HUKUK" oluşturabilme yolunun kötücül döşemesini imâl etme girişimini asla ve kesinlikle terk etmeyerek, şöyle anlamsız, gereksiz, sentetik bir söylem geliştiriyorlar: 

"Şüphelinin rahatsız edici, kişilik haklarına saldırı niteliğinde, itibar zedeleme amacı ile yaptığı ve anlaşıldığı kadarı ile 2010 yılandan beri düzenli olarak sitesinin giriş bölümünden paylaştığı hakaret yayını hakkında şikayetlerimizin sunulması hakkındadır."

Kendi alanımızda ("Diamond Cutting Tools Companies / Elmas Kesici Gereçler Şirketleri") dünyanın bir numaralı, en büyük şirketinin sahibi olmakla birlikte, 1972 yılından bu yana "sahne sanatları"nı uluslararası alanlarda da izleyen biri olarak, Bulunmaz Tiyatro - İstanbul'un kurucu sahibi ve genel sanat yönetmeniyim... Yanı sıra, ressam, şair, yazarım...

Benim her iki alanla sınırlı kalmayarak, yaklaşık olarak yirmi iş kolunda birden iş yapma girişimleri içerisinde bulunmamı, bunun yanı sıra elliyi aşkın ülkeye "ELMAS İHRACATI" yapan bir insan olduğumu bilen iğrenç "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" önderleri ki, en başta da Ömer Faruk Kurhan gelmektedir, beş yılı aşkın bir zamandan beri, beni ailemden, çevremdem, ülkemden ve tiyatrodan soğutmak için olağanüstü büyük huzursuzluklar verdiler ve veriyorlar!

Bana sürekli olarak "HAKARET" edip, hakkımda haksız yapılanmalar kurarak, "SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA ÖRGÜT KURMA SUÇU" kapsamına bile girebilecek düzeysizlikle eylemlilikler üretebilen Ömer Faruk Kurhan, tâ 2009 yılında bile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, benim yıllarca haksız yere yargılanmama neden olabilmiş ve tabiî ki, Sayın Yargıç, haksızlığı fark edip, beni BERAAT ettirmesiyle birlikte huzurum az da olsa yerine gelebilmiştir. Benim hakkımda 100'ü aşkın soruşturma-kovuşturma-tazminat dosyaları "söz konusu" olduğu ve uluslararası düzeyde "elmas" ve tiyatro işiyle uğraşan önemli ve ünlü biri olduğumdan, henüz zaman bulamadığım için, Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ve onun müvekkili Ömer Faruk Kurhan için maddî ve manevî tazminat dâvâları açamadım. Ancak, mutlaka açacağım. Hem bireylerin saldırılarını durdurmak ve hem de 1100 kişilik "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" sürecini durdurabilmek adına!

Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar, kendinin hukukçu olduğuna inanmadığı veya zâten birlikte tiyatro yapmaları nedeniyle müvekkiliyle özdeşleştiği için, gerçek anlamda nesnel dilekçe yazmasını bile bilemiyor... İstanbul 15. Sulh Ceza Mahkemesi'ne verdiği dilekçeyle adalete, hakka, hukuka, kanuna, mevzuata karşı çıkabilen Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar'a karşı, Sayın Yargıç, hukuku düşündüğü için, işbu dilekçeyi elinin tersiyle itip, işleme koymadı. Buna benzer birçok örnek daha sıralayabilirim. Durum böyle kötü olunca, müvekkili için yazdığını iddia ettiği mahkemenizdeki ve şu ânda benim gereksiz yere mesaimi ç/alan ilgili dilekçe bile, baştan aşağı husumet duygusuyla kaleme alınabilmiş... Hiçbir nesnel dayanak noktası bulunmayan soyut konuları, sözüm ona somut konularmış gibi yazabilen Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ve onun müvekkili Ömer Faruk Kurhan, hiçbir net açıklama içermemesine karşın, "AÇIKLAMALAR" başlığı atarak, gereksiz söz öbekleriyle mahkemenin karşısına çıkmıştır:

"Şüpheli şikayet dilekçemi aynen yayınlayarak, kendisi tarafından müvekkilime yöneltilen hakaretleri tekrar etmiş ve yeniden suç işlemiştir."

Yukarıdaki sözde bile, bu dâvânın MÜKERRER bir dâvâ olduğunu ve zâten görülmekte olan (derdest) başka bir dâvâdan rol çalmaktan öteye gitmesinin mümkün olmadığını ve böylece adliyeyi olağanüstü gereksiz yere meşgûl ederek, mevzuata aykırı davrandığını ortaya koyan Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ve onun müvekkili Ömer Faruk Kurhan, dâvânın BERAAT ile sonuçlanacağını bilmelerine karşın, benim ülke dışındaki işlerimi, dolayısıyla ülke ekonomisinin döviz yitirmesini istedikleri için, Türk Ceza Kanunu 301. Maddesi'nden yargılanmayı bile hak ediyorlar! 

Dâvâ, benim aleyhime sonuçlanırsa, Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi süreçlerinde, mutlaka yine benim lehime sonuçlanacaktır. Hakaret olmayanı hakaret, suç olmayanı suç paketiyle ambalajlayarak Sayın Savcı ve Sayın Yargıç önüne sunan Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ve onun müvekkili Ömer Faruk Kurhan, ülkemizdeki yargılama sona ererse, ülkemizin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde ceza almasına neden olacaklardır ki, bu da bana büyük bir acı veriyor! Ülkesini seven, emperyalizme karşı olan bir kişi olarak, burnuma emperyalizm kokusu salan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde aklanmayı kesinlikle içime sindiremem. Ancak, zorunluluk beni bu noktaya itecek olursa, ne yazık ki, bana neredeyse ihanet gibi gelen bu sürece bile râzı olabileceğim!!!...

Adaleti, hukuku, içtihadı, kanunu ve mevzuatı zorlayan Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ve onun müvekkili Ömer Faruk Kurhan şöyle diyorlar:

"26.12.2012 tarihli şikayet dilekçem ile müvekkilim adına İstanbul C.Savcılığı 2012/170961 numaralı dosyasından hakaret isnadı ile şüpheli aleyhine suç duyurusunda bulunulmuş ve soruşturma sonucunda yeterli şüphe oluştuğu anlaşıldığından İstanbul 27.Sulh Ceza Mahkemesi 2013/166 Esas sayılı dosyasından kamu davası açılmıştır. Bu açılan dava dosyasına esas iddianamede müvekkil aleyhine kullanılan linççi, linççi kişiliksiz, shakespeare çocuğu ifadeleri suç olarak kabul edilmiştir."

Kendi ağızlarıyla ikrar ediyorlar. Ben, "Shakespeare Çocuğu" söylemiyle bir mahkemede yargılanırken, nasıl olur ki, bir başka mahkemede daha yargılanıyorum? Ayrı iki ülkede mi yargılanıyorum?... İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi Türkiye Cumhuriyeti "Adalet Bakanlığı"na bağlı değil mi? Bu hâl beni çok incitiyor... Ben, asla ve kesinlikle suçlu olmamama, "Shakespeare Çocuğu" söylemi bir hakaret olmamasına karşın, iki ayrı mahkemede birden MÜKERRER olarak yargılanmak beni olağanüstü bir üzüntüyle sarsıyor. Sürekli yargılanmak, beni ülkemden soğutuyor!

Yoldan geçerken alınarak, tam elli yedi gün işkence gördüğüm 12 Eylül Faşizmi koşullarında bile böylesine büyük üzüntü yaşamadım. 12 Eylül Faşizmi sonrası ülkemi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne "şikâyet" hakkı tanınmasına karşın, şikâyet etmemişken, Sayın Yargıç bağışlasın, söylemek zorundayım ki, bir tür "LİNÇ FAŞİZMİ" uygulayan bu 1100 şahıs yargılanacağına, nasıl oluyor da, bana "HAKARET" eden, bana "İFTİRA" atıp, beni "TEHDİT" edebilen, bana karşı "ALTERNATİF HUKUK" oluşturmaya çalışan bu 1100 kişinin önderleri beni, hem de MÜKERRER olarak yargılatabiliyor?! Yoksa ben bir gündüz düşü mü görüyorum?... Yoksa ben ülkeme döviz kazandırmak için, ömrümü otel odalarında geçiren bir insan değil miyim?!... Yoksa ben, hayatı boyunca ÜCRETSİZ SANAT ÇALIŞMALARI yürüten insan değil miyim?!!... Yoksa ben halk, devlet, tüyü bitmemiş yetim için çalışan değil miyim?...

Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ve onun müvekkili Ömer Faruk Kurhan, kötücül amaçlarla yaşayan insanlar olarak, yapay, haydi daha yumuşak söylemle dile getirelim, ikincil dereceden önemli ve/ya "önemsiz resmî belgelerle şişirdikleri" suç tarihini gizleyerek, "suçun öğrenildiği tarih" 
söylemiyle, birtakım "EK"ler sunmuşlardır. Bunların, dâvâ açılması için dayanak oluşturacak nesnel olgular olmadığı, "karakuşi yöntem" olsun diye şişirilmiş belgeler olduğu, yeni bir hukuk öğrencisi tarafından bile ayrımsanabilir!... "EK/ Şikayet dilekçesi, EK/ İddianame, EK/3- Tensip Zaptı" sıralayarak, dâvâ açtırıcı belgelermiş gibi önümüze sürdüklerini önemsemiyorum. Dâvânın, "MÜKERRER" dâvâ olduğunu kanıtlar!...

Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ve onun müvekkili Ömer Faruk Kurhan, benim adliyeyi gereksiz yere meşgûl etmeme ilkemi bildikleri ve onların onlarca, 100'ü aşkın uydurdukları dosyalarla, beni adliye koridorlarına mahkûm ettirmelerine karşın, olağanüstü hâllerin dışında kendilerini şikâyet bile etmemeye kararlıydım. Ne var ki, yaptıkları "ORANTISIZ SALDIRI GÜCÜ" ile benim insanî sabır sınırımı bile tarumar ederek, kendileri hakkında önemli dâvâlar açmak zorunda kalacağımı bilsinler!

Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ve onun müvekkili Ömer Faruk Kurhan, en hafif deyimiyle, üzerinde hiç düşünmeden, şöyle söyleyebiliyorlar:

"Şüpheli açılan davaya ilişkin tebligatı aldıktan sonra hakaret yayınlarına devam etmiş ve şu anda kamu davası konusu edilen bir şikayet dilekçesini internet haber sitesinden aynen yayınlamıştır. Eyyüp Fırat Kuyurtar, savcıları ve yargıçları etkilemek istiyor hâlâ! Başlığı ile yayınlanan haber metnini ekte sunuyorum."

Görülmekte olan (derdest) dâvâ sonuçlanmış ve kendileri YARGITAY ilgili dairesinin "bütün üyeleri"ymiş gibi bir söylem geliştirebilen Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ve onun müvekkili Ömer Faruk Kurhan, "hukuk terbiyesi" sınırlarını gayet zorlayarak "hakaret yayınlarına devam etmiş" diyebilmişlerdir... "SANIK" sözcüğü SANMAK sözcüğünden türemiştir. Sayın Savcı, benim SANIK olduğumu SANMIŞ bir kişidir! 

Sayın Yargıç kararını benim aleyhime verirse, Yargıtay'dan onaylanma koşuluyla, ben, "HAKARETÇİ" olabilirim. Bu bir olasılıktır. Evrensel hukuk kurallarına karşıt davranan hukuksuz ikili (Kuyurtar / Kurhan) "Bir kişi, suçu sabit görülene dek suçsuzdur!"u duymamışlar! 


Sayın Savcı, yoğunluğu ve yorgunluğu nedeniyle kabahatli davranmış, dâvâ açılmasını iddia etmiştir... Sayın Yargıç, kabahatli davranmayarak, durumu nesnel olarak değerlendirip, "resmî belgeler" ışığında ciddî bir sonuca vararak, işi Yargıtay İlgili Dairesi'ne ve/ya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin inisiyatifine bırakmayacaktır... Yineliyorum, bana karşı TCK'nın 220. Madde'sindeki "SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA ÖRGÜT KURMA SUÇU" işleyerek, 1100 kişiyi "bir araya getiren" Ömer Faruk Kurhan, nasıl oluyor da, bana karşı dâvâ açtırma cesareti gösteriyor ki, açtırdığı "dâvâ"da, İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi 2010/8 Esas Sayılı dosyadan da BERAAT ettim... Buna dayanan İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 2010/278 Esas Sayılı dosya, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nce lehime bozuldu. Sayın Yargıç, sadece bahsettiğim bu dosyaları değil de, eğer gereksinme duyarsa, sunacağım diğer dosyaları da incelerse, nasıl bir McCarthy saldırısı ile karşı karşıya kaldığımı derhal anlayabilecektir.

Hiçbir suç ögesi taşımayan yayınıma suç ögesiymiş muamelesi yapılıp, yalan söylenebimektedir: "EK/4 - Yapılan yayına ilişkin çıktı"

Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar ve onun müvekkili Ömer Faruk Kurhan, anlamsız, gereksiz sözleri dilekçeye yazarak, olaya hukuk süsü veriyor:

"Yapılan yayında şikayet dilekçesi aynen yayınlandıktan sonra bu defa yorum yazıları yazmış ve bu yorumlarında müvekkilime, vekili olarak şahsıma, adliyeye, hakim ve savcılara yönelik ithamlarına devam etmiştir. Bu yorumların biri şöyledir:"

Savcılara, yargıçlara verdiğim her dilekçe, doğal ve yasal hakkımdır! Bir düşünce adamı, bir filozof ve bir yazar olduğum için yazı içeriğini felsefî ölçütlerle değerlendirilebilecek metinlerin, ilgili kamuoyuna sunulması asla yasalara aykırı değildir... Sıkıyönetim ve 12 Eylül Faşizmi sürecinde bile uğramadığım olağanüstü büyük haksızlıklarla karşı karşıyayım. Bu yakıştırmaları kabûl etmiyorum... Yukarıdaki paragrafta görüleceği gibi, avukat savunma yapmak yerine, müvekkiliyle özdeşleşip, suç ortaklığı yapmaktadır. Mevzuat elverirse bunlar yargılanmalıdırlar. Bunlar yalan söylemektedirler. Belge, bilgi, bulgu, delil, kanıt vb. saptırmaktadırlar... 

Birbirine benzer suçlamalarla Ömer Faruk Kurhan, hakkımda çok dâvâ açmaya başlayınca, "İstanbul 22. Sulh Ceza Mahkemesi Sayın Yargıcı", iğrenç "ENTELEKTÜEL VE HUKUKSAL LİNÇ KAMPANYASI" sürecini hukuksal olarak değerlendirip, Ömer Faruk Kurhan ile birlikte, örgütün en büyük önderi olan "Mustafa Şükrü Demirkanlı dosyaları"nı birleştirerek, tam üç dosyayı tek dosyaya indirgemiştir. Yapılan itirazlar reddedilerek, üç dâvâ dosyası bir tek dosyayla sürdürülmektedir. Eldeki bu dosya, derhal İstanbul 22. Sulh Ceza Mahkemesi'ne (76. Asliye Ceza Mahkemesi) gönderilmeli yada "DÂVÂNIN REDDİ" kararı verilmelidir!

Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar - müvekkili Ömer Faruk Kurhan diyor ki:

"İSTANBUL CUMHURİYET SAVCISI YAŞAR ŞEN'DEN SKANDAL KARAR: "SHAKESPEARE ÇOCUĞU" DEMEK HAKARET İMİŞ!!!"


Yüz yılı aşkındır, dünyanın her yerinde iki ana edebiyat damarı vardır:


1 - Shakespeare damarı,
2 - Tolstoy damarı,

Shakespeare'i örnek alanlara "Shakespeare Çocuğu" ve Tolstoy'u örnek alanlara "Tolstoy Çocuğu" denir... Örnekse ben, "Tolstoy Çocuğu"yum! Bana biri; "Tolstoy Çocuğu" dediğinde gurur ve onur duyuyorum. Ömer Faruk Kurhan da, "Shakespeare modeli"yle tiyatro yaptığı için, kendisi "Shakespeare Çocuğu" olarak anılmaktadır!... Bunun neresinde hakaret içeriği, hakaret ögesi vardır? Sayın Savcı Yaşar Şen, kabahatli davrandı! Savcıları eleştirme özgürlüğüm yok mu?... "ey savcı" şiirim nedeniyle Özel Soruşturma Savcısı Sayın Haluk Gedikli tarafından soruşturmaya uğradım, ama hakkımda "KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DÂİR KARAR" verildi!... Buna benzer 100'ü aşkın anlamsız dosyayla zamanımı ç/alanları ben affetmiş olsam bile tarih kesinlikle affetmez!...

Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar - müvekkili Ömer Faruk Kurhan diyor ki:

"ŞÜPHELİNİN UYAP SİSTEMİNDEN ALINAN ADLİ SİCİL KAYDI ŞÜPHELİNİN SADECE MÜVEKKİLİME DEĞİL BİR ÇOK BENZER HUSUMET YAŞADIĞINI AÇIKÇA İSPAT ETMEKTEDİR."

Adliyeyi meşgûl etmemek için beni dâvâ etmeyeni dâvâ etmediğim gibi, dâvâ edenlerin çoğunu da dâvâ etmiyorum. Eyyüp Fırat Kuyurtar, 1100 kişilik örgütte bulunmamasına karşın, "hakkımda birçok dâvâ açmak" istemekle, iki kez tazminat dâvâsı açmıştır!... İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi, İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi yargılamaları sona ermekle birlikte süreç Yargıtay'dadır... İstediği sonuçları elde edemeyen avukat, "husumet duygusuyla hareket ederek", kendisi ile müvekkilini aynılaştırarak, müvekkiliyle özdeşleşmektedir. Eyyüp Fırat Kuyurtar'ın avukatlık ruhsatı, ruh durumu mutlaka hemen gözden geçirilmelidir!... 

Kendi örgütleri, ilk şikâyetlerini 2009 yılında yapmışlar ve kendilerini yazılarımla sürekli uyardıktan sonra, ilk kez olarak, 2012 yılında kamu dâvâsı açtırdım. Bu dâvâların hiçbiri de avukat ve müvekkili için değildi. Dâvâyı 1100 kişinin diğer önderlerine açtım... Ama, bu dosyanın ciddiye alınması hukuka olan güvenimi sarstığı için, ben de, en kısa zamanda avukat ve müvekkiline çok caydırıcı, çok ciddî büyük dâvâlar açacağım!

Benim adlî sicilimi mahkemeye sunarak sözüm ona önemli bir dayanak oluşturduğunu sanmamızı isteyen avukat - müvekkil suç işlemektedir! Hiçbir dâvâ, başka suçlara dayanılarak nesnel hâle gelemez... Ancak bir kanaat oluşturabilir... Sayın Savcı, kabahatli davranarak, böyle bir dâvâ açabilmiştir. Sayın Mahkeme ve Sayın Yargıç bunu yinelemesin lütfen!

Avukat Eyyüp Fırat Kuyurtar - müvekkili Ömer Faruk Kurhan diyor ki:

"SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda ayrıntıları ile arz ve izah ettiğimiz gerekçelerle;

Henüz geçtiğimiz ay yaptığımız şikayet üzerine aleyhine hakaret suçlaması ile dava açılmasına karşın bu defa şikayet dilekçemizi aynen yayınlayarak hakareti yineleyen şüphelinin bu eylemi nedeniyle soruşturma yürütülerek, şüpheli aleyhine kamu davası açılmasını arz ve talep ederim."


SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda önemli olarak hiçbir ayrıntı arz ve izah etmeyenler, şişirilmiş yalanları birer gerekçe sanmamızı istiyorlar. İşbu bölümde bile "MÜKERRER" dâvâ açtırdıklarını ikrâr edenler adliyeyi gereksiz yere meşgûl ederek adliyeye karşı yine "SUÇ" işleyebiliyorlar.

Bu değerlendirilsin istiyorum... "Hakareti yineleyen" demek, zâten MÜKERRER demektir!... Böylesi yalapşap söylemlerle, hem de 100'ü aşkın soruşturma-kovuşturma-tazminat süreciyle beni uğraştırdığı için ne kadar büyük üzüntüler yaşadığımı hiç kimse zinhar tahmin edemez! 

Beş yılı aşkındır benim üzerimde entelektüel baskı ve "ALTERNATİF HUKUK" oluşturmakla birlikte, şimdi de, T.C. yasalarını kendi kişisel ve örgütsel husumet duygularına tutsak etmeye yeltenen işbu kötücül kişilere hukuksal dersi ben değil, Sayın Yargıç kendisi verebilecektir. Bu nedenle "DÂVÂNIN REDDİNE" kararı verilmesini talep ediyorum...

Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ve talep ederim. 4 Ağustos 2014


HÜSEYİN HİLMİ BULUNMAZ


EKLER: 67 sayfadan oluşmaktadır...