2 Ocak 2015 Cuma

"Konuşurken koltuğa uzattığım ayaklarımı topladığımı fark ettim." diyor...

LİNÇ KAMPANYASI imzacılarından Kaan Erkam'ın "okunamayacak" kadar kötü yazısını "facebook bataklığı"ndaki gibi bırakmaya gönlümüz elvermediği için, "Türkçe"ye çevirdik! İsteyen, "Türkçe olmayan" hâlini, aşağıdaki linke tıklayarak okuyabilir. Bu adam kendini tiyatrocu sanıyor!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz

***

TİYATRODA SERVET NEDİR?

Kaan Erkam
1 Ocak 2015

Az önce, Ferdi Merter ile konuştum.

Konuşurken, koltuğa uzattığım ayaklarımı topladığımı fark ettim.

Bizde öyleydi. Öyle kaldı.

Bu bizde lâfıma bakmayın. Devamında; "bizim zamanımızda buralar dutluktu" ya da "bu boş sahalarda bisiklete binerdik" gibi bir şey gelmeyecek.

Dertleştik hocamla. Ne zaman birilerine kızsam, sakinleşmek için onu ararım. Hâlâ beni frenler. Öğütler verir. 

Sakinleştirir.

O "Ankara eğitimi yok" dedi bana. Ankara saygısı yok buralarda.

Haklı aslında.

Sadece oyuncularda değil. Seyircide de yok mesela. Sözüm meclisten içeride mi kalır dışarı mı fırlar? Bilemem ama öyle.

Mesela Ankara'da tiyatroyu arayan ve; "Biz geç kalıyoruz azıcık geç başlar mısınız?" diyen izleyici yoktur.

Ya da; "Biz bilet aldık gelemedik, biletlerimiz yanmış mıdır?" diyen de yoktur. Hele geç kalınca içeri dalan, eğer içeri almazsanız kapıda olay çıkaran ya da ne bileyim oyunun ortasında elinde telefonu konuşmaya çıkıp içeri geri giren de olmaz. Sevmediği oyunu bile bitirir Ankara izleyicisi.
Oyuna erken gelmek gelenektir bu yüzden.

"Seyirciyi de eğitmek gerek." der Ferdi Merter de. "Nasıl olacak hocam?"

Ankara'da Erkan Yücel vardı zamanında. Zamansız öldü bu nesil tanımadı. Ve o zamanlar cep telefonunda bile video olmadığından hattâ cebimizde telefon olmadığından, Rus pazarından alınmış Zenith makinelerle çekilmiş birkaç fotoğrafı dışında onu tanıtıcı pek bir şey yok. Neyse...

Hiç para düşünmezdi sanatında. Önce tiyatro, sonra paraydı onun için. Bu yüzden; "Sahne kirasını almadan kapıları açmam!" diyen Talip Sineması'nın sahibini fena dövüyordu. "Ulan!" diyordu, "Seyirci gelmeden para alamayız. Seyirci varken de dekor kuramayız."

Öğrencilerime şimdi öğretmeye çalıştığım şudur: "Mücahit tiyatrocu her savaşı kazanır. Parayı düşünerek sahneye çıkıyorsan çıkma. O para gelmez. Ya da tatlı yenmez. Çünkü tiyatro önce seyirciye saygıdan oynanır. Zaten o seyircidir seni sanatınla anan."

Ya yola çıkmamak ya da yola çıktığın adamı iyi seçmen lâzım.

Aç adam işi değildir tiyatro. Gönlü tok adam işidir. Hiçbir tiyatrocu açlıktan ölmemiştir.

Az önce serzenişlerimi duyan Tevfik Yapıcı; "Sahnenin kenarına 60 cm bir çizgi çek, götü bundan fazla kalkan hiç çıkmasın buraya!" dedi.

Bâzen yeni öğrencilerin gözünde arıyorum o ışığı. Bulduğum ân kaçırmamaya çalışıyorum. Çünkü nesli tükenmekte gerçek oyuncunun. Gerçek oyuncu sette tekrar tekrar aynı hareketi yapan değil yapacağı hareketi her oyunda tekrar yapabilendir. Bunu unutmamalı.

Çoklar.

Tiyatro yaptığını sananlar. Ucundan tutanlar. Şöyle bir uğrayanlar. Tadına bakıp gidenler.

Hepsi olmalı tabiî

Keyifli.

Bir doktor zevk olsun diye tiyatroda oynayabilir ama bir tiyatro sanatçısı zevk olsun diye ameliyata giremez. Ama o doktor; "Ben doktorum." der. Tiyatro sanatcısı ise kendini söyler.

Bu güzel bir şeydir.

Ama en kötüsü içinde en ufak bir tiyatro aşkı olmadan varmış sanandır. "Yok o öyle değil arkadaş!" demek lâzım. Bunları barındırmamak lâzım. Hattâ bunların tiyatro kurup, tiyatro adı kirliliğine katkıda bulunmamaları lâzım.

Tiyatro kurmak, iskambil kağıdından kale kurmaya benzemez.

Dört kişi bir araya geliyor.

Hop tiyatroyuz.

Atıyorum; "Dört As Tiyatrosu."

İlle bir şey tiyatrosu ve oyuncuları oluyorlar artık. Ama öyle kötü isimler seçiyorlar ki, gitmek olası değil.

Eş dosttan izleyici olur sanıyorlar.

Hesap şöyle:

"Şimdi herkes beş arkadaşını çağırsa onlar da iki kişi gelseler kafadan kırk kişi. Bir de facebook'da açtığımız etkinliklerden yirmi kişi gelse işte yırtık."

Diyelim doldu ilk gün. Sonra iki sonra üç. Bitti.

Salon kirası kostümcü parası ve heba olan annenin altınları.

Bir web sitesi, bir facebook sayfası ile olmaz tiyatro kurmak.

Önce salonun olacak. Salonun yoksa ofisin olacak. Salon kiralayacak ve boş kalsa da ödeyecek paran olacak. 

Oyuncuların adam gibi olacak. En az birkaç tanesi seni son güne kadar yalnız bırakmayacak. Sokaktan toplama olmayacak. Seni dışarıda temsil edebilecek. Ve tiyatroya adanmış olacak.

Kalanı hep var. Kız tavlarız diye güzel sesiyle böğürenler, dans kursunda aradığını bulamamış ablalar ve "Tiyatro da yaptı desinler ajansa gittiğimde!" diye gözü dizilerde olanlar.

Olsunlar.

Kalabalık iyidir.

Bu gibi mantardan tiyatroların olması da iyidir. Çünkü seyirci aptal değildir. "Dört As Mantar Tiyatrosu"nu izlemez. İzlerse, tavsiye etmez. Etmezse, sen istediğin kadar A3 afişler as cafe'lere. Kimseyi ırgalamaz.

Literatüre geçmek için legal olman lâzım. Vergi vermen ve vergi levhanda tiyatro yazması lâzım. Perdeciler odasına bağlı olman ve aidat ödemen lâzım. Lâzım da lâzım. E, sen bunları nasıl yapacaksın? Biletix senin biletlerini satmayacak. Satması için başka bir tiyatronun salonunda oynayacaksın. Oynadığın salon da sensen biletix'in kârını kesecek. Bir ay sonra sana üç biletin parasını ödeyecek. Onu da sen almaya gitmeyeceksin falan filân.

Zor işler anam.

Neyse diyelim ki, oyuncusun bir tiyatroda.

Belâ bir şeydir bu. Çünkü başka bir tiyatroya gittiğinde, diğer yeri arar kulisi nasıl derler. Küs olsalar da, asistanlarını arattırır derler. Ve doğru cevap verileceğini bilirler. Gizli bir etiği vardır bu işin. Senden nefret eden eski yönetmenin hakkında kötü konuşmaz. İyiyse iyidir, kötüyse kötüdür. Ama "Bir de şu huyu vardır!" denildi mi orada adım atman zordur.

Kalp kırmayacaksın kuliste.

Etik olacaksın işlerinde.

Ait ve güvenli olacaksın işine.

Şimdi durup dururken neden yazdım bu yazıyı?

Hiç!

Hep aklımda...

Adanmış oyuncular istiyorum...

Hayâl kırıklığına uğramaktan sıkılıyorum bâzen.

Ve biraz daha seviyorum yıllardır birlikte yürüdüğümüz sahne arkadaşlarımı.

Onlara; "İyi ki varsınız!" demek istedim belki de iki bin on beş'i bir geçe…

(Kaynak: https://www.facebook.com/note.php?note_id=10152675157997637)

***

Tıklayınız: http://tertemiztiyatro.blogspot.com.tr/2013/12/blog-post.html

Ayrıca bakınız: