25 Ağustos 2017 Cuma

Bülent Uluer'in Orhan Alkaya'ya emânet ettiği masa Demirkanlı'ya uçar...

Mustafa Şükrü Demirkanlı yine YALAN söyledi. Orhan Alkaya tekzibi:
Doğru değil. Bülent'le masa takas ettik. Emanet değildi. Ben de Mustafa'ya emaneten vermedim, hediye ettim. Zaten Kadırga da Kadırga'dadır.



Bülent'in Masası...

Beni tekrar sigaraya başlatan adamlardan biriydi Bülent (Uluer) ama sigara mevzuuna sonra geleyim.

37 yıl sonra Nasuh Abi'nin (Mitap) cenaze töreninde karşılaşmıştık, hemen tanıyamadı tabii ama o sigara mevzuunu anlatınca hatırladı, sabaha kadar süren bir boğuşmaydı çünkü.

O gün Bülent'e merhaba dememin nedeni uzun yıllardır kullandığım ve hâlâ kullanmaya devam ettiğim ahşap çalışma masasıydı. Masasının ne durumda olduğunu çok merak etmişti, görmeye gelecekti, İstanbul’dan ayrılmadan önce birkaç kez niyetlendik ama beceremedik. Bülent, çalışma masasını Orhan'a (Alkaya) vermiş, emaneten tabii. Orhan'da bir taşınmasında evde koyacak yer bulamadığı için bana vermişti, emaneten tabii. Hangimizde durursa dursun masa Bülent’indi ve emanetti.

Aşağıda gördüğünüz masa işte o masa, Bülent’in masası. İstanbul’da masasını görmeye gelemedikten sonra da birkaç kez telefonlaştık, “Söz, Yayla’ya geleceğim, masamı göreceğim ama o masa artık senindir, iyi bak masana.” demişti ama olmadı, beceremedik.

Masana iyi bakıyorum Bülent, daha da iyi bakacağım, için rahat olsun arkadaşım.

Sigara mevzuu aslında önemli ve tarihsel bir dönemeçtir benim için. 1977 yılının yaz aylarından biriydi ama tam tarihi hatırlamam mümkün değil. Harbiye’de kendi başımıza örgütleniyoruz, siyasetin en yoğun dönemlerindeyiz ama hiçbir yapıyla ilişkimiz yok fakat Dev-Genç’e yakınız hatta Dev-Genç’liyiz. İstanbul’a geldikçe de Bülent’le, Celalettin’le (Can) Sultanahmet’teki Kadırga yurdunda görüşüyoruz. Dev-Genç ayrışması başlayıp Ankara merkezli Dev-Yol, İstanbul merkezli Dev-Sol oluşurken, Bülent ve Celalettin bizi Dev-Sol saflarına katmaya çalışıyordu, beni ikna etmek için epey uğraşmışlardı ama pek başarılı olamamışlardı.

Bir akşam bir araya gelip, uzun uzun konuşma, tartışma kararı aldık. Harpokulu’ndan arkadaşım Harun Tamay da olacaktı. Belleğim beni yanıltmıyorsa Paşa Güven, Bülent Uluer, Celalettin Can ve ismini şimdi hatırlamadığım bir arkadaş daha vardı, biz de (Harbiye tayfası) iki kişiydik.

Fındıkzade’de ananemin evinde toplanmıştık, biz hariç sanırım herkes sigara içiyordu, Bülent pipo mu içiyordu hatırlamıyorum ama deli gibi sigara içiliyordu, sesler dışarıdan duyulmasın diye pencere de açık değildi. Sabaha doğru Harun’la göz göze geldik, “yakalım ya” dedi ya da ben dedim ve yaktık sigaraları, oysa ikimiz de 8 ay önce sigarayı bırakmıştık ve çok iyi gidiyordu.

Dev-Solcu arkadaşların bana attıkları tek kazık budur.

Bülent, sen arkadaşların omuzlarında ışıklara yürürken ben de Toroslar'ın tepelerinde, senin masanda yazıyorum bu yazıyı.

Güle güle arkadaşım…

https://mustafademirkanli.blogspot.com.tr/2017/08/bulentin-masas.html